Geçmişi asırlar öncesine dayanan kubbe mimarisinin imalatı için çeşitli teknikler geliştirilmiştir. Bu teknikler, kubbe mimarisinin en önemli sorunlarından biri olan kare veya çokgen tabandan dairesel forma geçişe çözüm bulmuşlardır. Bulunan çözüm yollarından biri de Türk Üçgeni adıyla anılmaktadır.
Kare ya da çokgen plan şemasından dairesel bir eleman olan kubbe örtüsüne geçiş, önemli mimari sorunlardan biri olmuştur. Bu geçiş sağlanırken üst örtünün yükü taşıyıcı sisteme güvenle aktarılırken aynı zamanda yapının estetiği de korunmalıdır. Bunun için çeşitli dönemlerde ”Tromb” , ”Pandantif” ve ”Türk Üçgeni” gibi akılcı çözümler geliştirilmiştir.
Türk Üçgeni’ni diğer geçiş elemanlarından ayıran en önemli yanı emniyetin yanında estetiğe de önem vermesi olmuştur.
Türk Üçgeni yan yana yerleştirilmiş ters ve düz üçgenlerden oluşmaktadır. Bu şekilde kare planlı bir yapıda en az sekizgen bir kesit oluşturulmuş olur. Bu sekizgen kesite dairesel formdaki kubbe rahatça oturtulur ve yükün taşıyıcı elemanlara iletilmesi sağlanmış olur.
TÜRK ÜÇGENİ ÖRNEKLERİ
Kubbeye geçişin yapılacağı elemanların boyutları küçüldükçe daha küçük üçgenlerin kullanılmasına gerek duyulmuştur. Bu yüzden Türk Üçgeni imalatında kırılarak şekil verilebilen (Örneğin; tuğla gibi) malzemeler kullanılmıştır.
Türk Üçgeni yalnızca kubbeye geçişi sağlayan bir yapı elemanı olarak kullanılmamıştır. Önemli bir mimari form olarak, sütun başlıklarında ve iç mekanlarda süsleme amacıyla çeşitli elemanlarda görülmektedir.
Türk üçgeninin ilk uygulamaları Uygur mimarisinde görülürken olgunlaşması Selçuklular döneminde olmuştur. Örneklerine en çok Anadolu Selçukluları döneminde rastlandığından Selçuklular’ın mimariye kazandırdığı kabul edilmektedir. Az sayıda da olsa Osmanlı’nın erken dönem eserlerinde örneklerine rastlanmaktadır.
Kaynak / Reference
- MEB – Taşın Mimaride Kullanımı