Sadece mühendislik için değil aslında bütün meslek grupları için bu soruyu kendimize sorabiliriz. Ben kendi meslek grubumdan sizlere teorinin ve pratiğin avantaj ve dezavantajlarından bahsedeceğim.
Bu yaşımıza kadar öğrencilik hayatımızda teorik olarak gerekli veya kendimizin gereksiz gördüğü birçok bilgi karşımıza çıktı. Fakat bu bilgileri pratik hayata uygulama konusunda sıkıntılar yaşadığımız konusunda hemfikiriz sanırım. Bu demek değildir ki teori pratikten daha az önemli. İkisini de ayrı terazide değerlendirmek, teorik eğitimin yanı sıra uygulamada da hüner edinmek için çalışmamız gerekmektedir. Okuyor olduğumdan dolayı İnşaat Mühendisliği eğitiminin okullarda yeterli verilemediğini düşünüyorum. Bu işin mutfağı olan şantiye ikinci planda kalmaktan öteye gidemiyor maalesef. Aslında kapsam olarak şantiyecilik okulda öğretilen bilgilerden çok farklı bir olgu. Her İnşaat Mühendisliği öğrencisinin ileride mutlaka şantiye tozunu yutacağını varsayarsak bu hayatı geç tatması onun için bir dezavantaj. Tabi ki de stajlar bu konuda yardımcı birer unsur. Özellikle de naylon staj yapılmadığı taktirde bir öğrenciye iş hayatını tanıması açısından çok faydalı olabilir.
Okulda edindiğimiz, mesleğin (İnşaat Mühendisliği’nin) temelini oluşturan bilgilerin, kişinin ofiste proje mühendisi olarak çalışmadığını varsayarsak, gördüğü mukavemet derslerinin, ağır mühendislik hesaplamalarının ileride karşısına çıkmayacağını da bilmesi gerekir. Tabi ki de bu kişinin kariyer tercihine bağlıdır. Kendisini statik proje çizme konusunda yetiştirmiş fakat fiziksel olarak zorluğa, saha stresine ayak uyduramayacak, uygulamayı koordine edemeyecek nitelikte birinin sahada sudan çıkmış balığa dönmesi gayet normaldir. Fakat her ne kadar çalışma koşulları, edinilen tecrübeler farklılık gösterse de bu iki çalışma alanı ayrılmaz bir bütün. Bizlere düşen bu iki alan hakkında yeterli donanıma sahip olup hangi alanda daha yetenekliysek o alana yönelmek olacaktır.
Mühendisi işçiden ayıran faktör, mühendisin tasarıma uygun analiz ve hesaplama bilgisi, ekonomikliği ve güvenilirliği sağlaması ve belki de en önemlisi işi yönetebilecek, yol gösterebilecek sosyo-kültürel altyapıya sahip olmasıdır. Burda da teorik bilginin önemi ve alınan eğitimin önemi yadsınamaz. Albert Einstein’ın bir sözü vardır: “Eğitim, okulda öğrendiklerinizi unuttuktan sonra aklınızda kalanlardır”. Bu sözüne katılıyorum. Kısacası teorik bilgiler aslında kafamızın içine çalışma ve gayretle kolaylıkla işlenebilir. Fakat başarıyı getiren unsur ise o bilgileri harmanlayıp pratiğe dökmektir.
Yazıma burada noktayı koymadan önce Firuzan Baytop’un ‘Okullarda Öğretilmeyenler’ adlı kitabını bütün mühendislik ve mimarlik okuyan öğrencilere tavsiye ederim.
Arthur Mellen Wellington’a göre (Demiryolları Mühendisi) mühendislik, “Beceriksiz birinin 2 dolara kötü yaptığı bir şeyi 1 dolara iyi yapma sanatıdır.”