Mimar Sinan ın Edirne’de bulunan ustalık eserim dediği Selimiye Camii ve İstanbul’da bulunan kalfalık eserim dediği Süleymaniye Camii’lerini hiç ziyaret ettiniz mi? Bu soruya bir çoğunuz evet cevabı verecektir. Aslında soruyu şöyle sormam gerekiyordu; Mimar Sinan’ın bu eserlerini ziyaretçi olarak değil de bir mühendis veya mimar ünvanlarıyla, ya da meraklı bir kişi olarak, hiç incelediniz mi? Eğer cevabınız hayır ise uygun bir vakitte dikkatlice incelemenizi tavsiye ediyorum. Zira bu yapılar, inceledikten sonra fark edeceksiniz ki, zamanına göre hatta günümüzde bile mühendislik harikaları olan uygulamaları barındırıyor. İşte ben de bu yazımda sizlere bu yapılarda bulunan mühendislik harikalarını anlatacağım. Umarım faydalı ve bilgilendiren bir yazı olur. Keyifli okumalar…
Malumu olduğu üzere ilk dönem dersleri iyisi ve kötüsüyle bitti ve yaklaşık 1 ay sürecek tatil başladı. Yoğunluğun bir nebze azalmasından sonra kitaplarımla artık daha çok hemhal olmaya başladım. Bu kitaplardan bir tanesi olan Taşları Konuşturan Adam(Bir Mimar Sinan Romanı) bu yazıyı yazmama vesile oldu. Zira bu kitap beni oldukça etkiledi.
Kitap, Mimar Sinan’ın bir sefer sırasında kısa bir zamanda ordunun nehri geçmesi için yaptığı köprüyle tanınmasından başlayarak vefatına kadar başından geçenleri hikaye edinmiş. 99 yıllık hayatında ne zorluklarla karşılaştığını, eserlerini yaparken nelerden ilham aldığını ve hangi kaygılarla yaptığını edebi bir üslupla anlatmış. Hayatında iki eser var ki Sinan’ın hayatına çok önemli şeyler katmış: Süleymaniye Camii ve Selimiye Camii.
İşte ben de bu yazımda bu iki eserde bulunan mühendislik harikalarını kitaptan da yararlanarak sizlere aktaracağım.
Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1550 yılında Mimar Sinan’a yaptırıldı. Mimar Sinan bu eseri için her ne kadar ‘kalfalık eserim’ demiş ise de sahip olduğu mimari özellikler ve mühendislik harikalarıyla ,günümüz teknolojisini düşünerek konuşmak gerekirse, ancak usta bir mimarın ustalık eseri olabilir.
Caminin temeli için 1 yıl beklemek!
Malumu olduğu üzere İstanbul’da tarih boyunca muhtelif şiddetlerde depremler olmuştur ve halen de olmaktadır. (Uzmanların görüşlerine göre de 2030 yılına kadar İstanbul’da en az 7 şiddetinde deprem beklenmektedir.) Mimar Sinan da bu deprem vakasının sıklığını düşünmüş olacak ki caminin temeli atıldıktan 1 sene sonra inşaatına başlamış. Zira temelin tam oturmasının yapının dayanıklılığını artıracağını biliyordu.
Camilerde bilhassa selatin (büyük) camilerde sesin caminin her köşesine eşit dağılması gerekir. Zira imamın veya vaizin sohbetinin herkese ulaşması istenir. İşte bu noktada Mimar Sinan camide akustik ve sesin her yere eşit dağılması için kubbe etrafına ve caminin muhtelif noktalarına içi boş küpler yerleştirmiştir. Bu küpler sayesinde mihrabda sohbet eden imamın sesinin her yere sağlıklı ve eşit ulaşmasını sağlamıştır.
Peki ama böyle büyük bir cami nasıl aydınlatılacak diye düşünebiliriz. Koca Sinan bu duruma da bir çare bulmuş ki tabiri caiz ise bir taşla iki kuş vurmuş.
Bu zamana kadar görülmemiş bi şey: İs odası
Caminin 1550 yılında yapıldığını söylemiştim. O tarihte şimdiki gibi elektrik vs. olmadığı için caminin aydınlatılması için 275 adet kandil ve mihrabın yanına konulan 2 dev mum kullanılırdı. Evinde kandil olanlar bilirler ki kandiller yağ vb. ile aydınlattığı için etrafa is ve koku yayarlar. Bu da istenmeyen bir durumdur. İşte Mimar Sinan ustalığını bu noktada bir daha gösterir. Caminin mumlardan çıkan islerden zarar görmemesi için orta kapının üzerinde bir oda tasarladı. Kandillerden çıkan isleri bir yerde toplamak için ise (mihrabın tersi yönünde hareket etmesini sağlayacak şekilde) kapının üstünde dışarıya açılan 4 adet küçük pencereden is odası çekti. Kandillerden çıkan islerin bu odada toplanması için hava akımının is odası yönünde olması gerekiyordu. Bunu bilen Mimar Sinan camiyi yaparken bu is odasını merkeze alarak islerin toplanmasını sağladı.
Kandiller ve mumlardan çıkan isleri bir odada toplamakla yetinmeyen Mimar Sinan, o zamanın devletler arası yazışma aracı olan mürekkepleri bu odada elde etti. Üretilen bu mürekkepler normal mürekkebe göre daha kalıcı olduğu için padişahlar tarafından önemli fermanlar yazılırken kullanıldı.
Süleymaniye Camii’nin temelinde uyguladığı bekleme metodunu Edirne’de bulunan ve ustalık eserim dediği Selimiye Camii’nde de uygulayan Mimar Sinan, inşaat alanına malzemeleri getirdikten sonra 2 yıl zeminin oturmasını bekleyerek olası çatlama ve kaymaların önüne geçti. Bir rivayete göre ise zeminin oturması için 8 yıl beklemiştir.
Bulunduğu konum itibari ile Edirne’de her yerden görülebilen eserde, Selimiye Camii’nden önce inşa edilen kubbeli yapılarda, kubbenin kademeli olarak yükselmesine rağmen, diğer camilerin aksine kubbe 43,25 metre yüksekliği ve 31,23 metre çapı ile tek bir lebi ile örtüldü. Kubbenin bu şekilde yükselmesi ve sabit durması ise halen bile şaşılacak bir durum.
Camide bulunan manevi sırlar
II. Selim adına Mimar Sinan tarafından 6 yılda bitirilen ve kendisinin “ustalık eserim” diye iftihar ettiği Selimiye Camii birçok manevi vasıfları da sembolize etmektedir;
Caminin tek kubbesi oluşu; Allah’ın birliğini,
Pencerelerinin beş kademeli oluşu; İslam’ın beş şartını,
Bütün pencerelerinin 99 tane oluşu; Cenab-ı Hakk’ın 99 ismini,
Vaaz kürsülerinin 4 tane oluşu; 4 hak mezhebini,
Mabedin bütün külliyesinde 32 kapının oluşu; İslam’ın 32 farzını,
Arka minarelerinde 6 yolun olması; imanın 6 şartını,
Caminin minarelerinde 12 şerefenin oluşu da yaptıran Osmanlı Devleti’nin 12. padişahını sembolize etmektedir.
Selimiye Camii ayrıca avlusundaki külliye ile beraber, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girdi.
Dünyaya Koca Sinan gibi hem mühendislik hem de mimarlık yönüyle güçlü kimse bir daha gelir mi bilmem ama bizim Sinan gibi insanlara ihtiyacımız olduğu hepimizce malumdur. Bazen iyi bir proje yaptığımı “düşündüğümde” bir kıyaslama yapıyorum; bi arkadaşlara bakıyorum bi bana ben daha iyiyim diyorum, bi Mimar Sinan’a bakıyorum bi bana bakıyorum ben hiçbir şeymişim diyorum. Bu yüzdendir ki ,karınca misali, bir Mimar Sinan olamasak da onun gibi olmaya çalışmalıyız en azından. Vesselam.