Olası İstanbul depremi halinde kentte bulunan yaklaşık 35 bin kültür varlığı hakkında değerlendirmede bulunan İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu Mimarlık ve Şehir Planlama Bölümü Başkanı Öğretim Görevlisi Umut Devrim Genç, “Depremler karşısında ayakta durmuş Süleymaniye ve Ayasofya gibi yapılarımız var. Bu yapılarla ilgili çok ciddi sıkıntı olacağını düşünmüyoruz. Çünkü zaten bakım ve onarımı yapılıyor ama diğer sivil mimari yapılarla ilgili aynı şeyi söylemek mümkün değil” dedi.
Uzmanlar olası İstanbul depremini dillendirirken, deprem halinde İstanbul’da bulunan yaklaşık 35 bin kültür varlığının ne olacağı sorusu akıllara geldi. İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu Mimarlık ve Şehir Planlama Bölümü Başkanı Öğretim Görevlisi Umut Devrim Genç de konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunarak yapıların ne kadar dayanıklı olduğunu ve bu zamana kadar ayakta durmaları için yapılan restorasyon çalışmaları hakkında bilgilendirmelerde bulundu.
En çok bilinen ve turizm açısından çok değerli olan tarihi yapıların restorasyonlarının çok yoğun ve titiz bir şekilde yapıldığından deprem konusunda çok da korkulacak bir şey olmadığını söyleyen Umut Devrim Genç, “İstanbul’daki kültür varlıklardan en çok bildiğimiz, tarihi yarımadada bulunan anıtsal yapılardır. Bu anıtsal yapılarla ilgili çok büyük sıkıntılar olacağını düşünmüyorum. Çünkü özellikle tarihi yarımada turistik bir bölge olduğu ve uluslararası değere sahip olduğu için yapılar sürekli bakım ve onarım altında. Dolayısıyla restorasyon çalışmaları sürekli yapılıyor. Bunların dışında kalan sivil mimarlık örneği yapılarımız çok fazla. İnanılmaz bir yapı stokumuz var. Bu yapılar da özellikle Beyoğlu ve Fatih ilçelerinde yoğunlukludur. Bu yapılarla ilgili elimizde çok fazla bir envanter çalışması yok. Bu yüzden bu yapıların ne derece sağlıklı olduğuna dair net bir bilgimiz yok. İstanbul’un tarihinde büyük ve ciddi depremler olmuş, bu depremler karşısında ayakta durmuş Süleymaniye ve Ayasofya gibi yapılarımız var. Bu yapılarla ilgili çok ciddi sıkıntı olacağını düşünmüyoruz. Çünkü zaten bakım ve onarımı yapılıyor ama diğer sivil mimari yapılarla ilgili aynı şeyi söylemek mümkün değil. Net bir şey söylemek için ciddi bir envanter çalışması ile araştırmaya ihtiyaç var” diye konuştu.
Hasar görmeyeceğini söylemek mümkün değil
Olası bir deprem karşısında tarihi yapıların hasar görmeyeceğini söylemenin mümkün olmadığını, mutlaka bir takım hasarların olabileceğini düşündüklerini kaydeden Genç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunu etkileyecek birçok parametre var. Dolayısıyla hasarın ne boyutta olacağını söylemek çok mümkün değil. Bu hem depremin büyüklüğüne, yönüne, konumuna, nereden geldiğine bağlı, hem de tarihi yapının konumuna, sağlamlığına, yapım tekniğine, restorasyon geçirip geçirmediğine bağlı.”
Müdahale edilmesi gereken yapılar var
Eski yapılar arasında çok sağlam ve titizlikle inşa edilmiş yapılar olduğu gibi daha büyük hasar alabilecek yapıların da söz konusu olduğunu vurgulayan Genç, yapıları korumada en temel ilkelerden birinin sürekli bakım ve onarım yapılması olduğunu belirtti. Bir yapının onarımı ne kadar fazla yapılırsa o kadar iyi korunduğunu dile getiren Genç, “İstanbul’daki 35 bin kültür varlığının içinde bakımsız olan, kullanılmayan, yıpranmış yapılar var. Bunlara bir müdahale mutlaka gerekiyordur. Ancak Süleymaniye ve Ayasofya gibi yapılar, 99 depreminden önce yapılmış betonarme yapılara göre çok daha sağlam durumdadır ve bir deprem karşısında ayakta kalabilecektir” ifadelerini kullandı.
Restorasyon sadece makyaj değil
Genç, restorasyon çalışmaları hakkında da şu bilgileri verdi: “Restorasyonu sadece makyaj olarak düşünmemek lazım. Bir tarihi yapının restorasyon projesi yapılıyorsa zaten o yapının yapısal özelliklerine, hasarına bakılır ve temelden çatıya her türlü onarımı gerçekleştirilir. Bir restorasyon çalışması yapıldıysa, yapılması gereken her şey yapılmıştır diye umuyoruz. Eğer gerçekten olması gerektiği gibi yapıldıysa zaten depreme karşı güçlendirilmiş olmalıdır.”
Ne kadar çabuk başlanırsa o kadar yol alırız
Son olarak da sivil mimari yapılar için ciddi etüt çalışmaları yapılması gerektiğini de kaydeden Genç, “Bu yapılar için acil müdahale diye bir durum söz konusu olamaz. Çünkü bu çalışmalar ciddi etütler gerektiriyor. Etüt ve gerekli analizler yapılmadan ‘bu yapı sağlam, bu yapı sağlam değil’ diye bir şey söylemek mümkün değildir. Benim demek istediğim şu; sürekli bakım ve onarım yapılan yapıları biliyoruz ama onun dışındaki yapılar hakkında bilgi sahibi değiliz. Dolayısıyla hasarın büyüklüğünü söylemek mümkün değil. Son depremden sonra yakın zamanda yeni bir deprem olacakmış gibi bir düşünce var ama bunun tarihini bilmiyoruz. Olası bir depremden söz ediliyor. O zaman envanter ve etüt çalışmalarına ne kadar çabuk başlanırsa o kadar çok yol alırız. Deprem çok hassas bir konu. Elbette öncelikli hassasiyetimiz can kaybımızın olmaması ama bir yandan kültür varlıklarımız da bizim için çok önemli. Tarihi sivil mimari yapıların bir kısmında yaşayan insanlar var. Dolayısıyla hem kültürel varlıkları geleceğe aktarmak hem de can kayıplarını önlemek için en kısa zamanda çalışmaya başlanması lazım” dedi.