İstatistikler ile Türkiye’de iş kazaları
Türkiye’de Sosyal Güvenlik Kurumu’na kayıtlı işçi sayısının % 14’ü inşaat alanında çalışmaktadır. Bu işçi sayısı 2009 yılı başı itibariyle 1.238.888 kişiye ulaşmıştır. Kayıtlara göre, Türkiye’de meydana gelen toplam iş kazaları iş gruplarında istihdam olarak sınıflandırılırsa, tarım ve sanayiden sonra üçüncü sırada inşaat sektörü yer almaktadır.
İş Sağlığı ve Güvenliği Meclisi’nin Kasım ayında açıkladığı rapora göre 2018’in ilk on bir ayında 1797 işçi yaşamını yitirmiştir. 2017 yılının sonunda ise işçi ölümleri sayısı 2006’yı bulmuştur.
Mevsimlik çalışma sistemimin yaygın olarak benimsendiği inşaat sektöründe gerçek iş kazası ve ölüm/iş görememezlik rakamlarının gerçeği yansıttığı tartışılırdır. Gerçek iş kazası rakamlarının verilen rakamların çok daha üzerinde olduğu bilinmektedir.
Neden Türkiye inşaat sektöründe meydana gelen kazalar açısından üst sıralarda yer alıyor?
Türkiye inşaat sektöründe meydana gelen kazalar açısından Avrupa ve dünya ölçeğinde ilk sıralarda yer almaktadır. Bu durum aynı zamanda sektördeki eğitim düzeyinin düşüklüğü ile yakından ilgilidir. Genelde toplumdaki insanlarda bilinçsiz ve fazla cesaret, önceki tecrübelere güvenme, hiç iş kazası yaşamamış olmak ve bu nasılsa benim başıma gelmez kanısının verdiği rahatlıkla hiç iş kazası geçirmeyeceğini düşünmesi gibi sebepler iş güvenliği konusunda yeterince bilinçli olunmadığının göstergeleridir.
Bunların yanı sıra, iş yerlerinde ve şantiyelerde gerekli güvenlik önlemlerinin alınmaması, işverenin bu tür önlemleri oluşturacağı ek maliyet sebebiyle gereksiz görmesi de söz konusu iken kazalar kaçınılmaz hale gelmektedir. Bu da kaza sonrasında, kaza nedenlerinin araştırılmasına engel olmaktadır.
İnşaat işlerinde meydana gelen iş kazalarına alınabilecek tedbirler nelerdir?
İş kazalarının oluşumunu engellemek ya da riski en aza indirmek için alınması gereken başlıca tedbirler şunlardır;
- Ciddi yaralanmaların % 18’ini başa düşen cisimlerden kaynaklanan yaralanmalar oluşturmaktadır. Bu tür yaralanmalardan korunmak için devamlı olarak başı koruyan baret, başlık ve kask gibi kişisel koruyucular kullanılmalıdır.
- İnşaat işçilerinin kullandığı zamk, yapıştırıcı, tutkal, asfalt gibi kimyasallar, silika ve asbest içeren tozlar ve kumlara karşı işçiler solunum koruyucu olarak maske veya respiratör (solunum cihazları) kullanmalıdırlar.
- Greyder, yıkım ve beton dökme makinelerinin yarattıkları gürültüden kaynaklanan işitme sorunlarına karşılık olarak işçilerin, kulak koruyucu kulaklık veya kulak tıkacı kullanmaları gerekmektedir.
- İnşaat alanında çalışan işçilerin geçirdiği ciddi yaralanmaların %12’sini oluşturan yüksekten düşme kazalarına karşı emniyet kemeri takılmalı veya mümkün ise toplu koruma önlemi alınmalıdır.
- Yapı alanı içinde risk oluşturan alanlar açık bir şekilde sınırlandırılmalı, buralara görünür şekilde yazılmış uyarı levhaları konulmalı ve geceleri kırmızı ışıklarla aydınlatılmalıdır.
Devlet, işveren ve işçilere düşen görevler nelerdir?
Sonuç olarak, inşaat sektörü yüksek oranda riskli bir çalışma grubu olup devlet, işveren ve işçilere düşen bir takım görevler vardır.
Devlet iş sağlığı ve güvenliği konularında iş sahalarını ve şantiyeleri sıklıkla denetlemelidir. Kurallara uyulmadığının tespiti halinde caydırıcı yaptırımlar uygulamalıdır.
İşveren ise, işçilerin güvenlik kurallarına uyup uymadığını kontrol etmelidir. İşçileri bu konuda bilinçlendirmek ve çalışma sahalarında iş güvenliği konusunda uzman kişiler çalıştırmak zorundadır. Bu konuda özellikle şantiye alanlarında şantiye şeflerine de iş düşmektedir. Eğitimli ve bilinçli bir mühendis işçilerin koruyucular, iş makinaları ve kullanılan diğer donanımlar hakkında sıklıkla bilgilendirilmesi gerektiğinin bilincinde olmalıdır. Örneğin bir şantiyede baret takmayan bir şantiye şefinin, işçinin baret takması konusunda uyarı yapması gerçekçi olmayacaktır.
İşçilere gelince öncelikle kendi hayatlarını her şeyin üstünde tutup, iş güvenliği ile ilgili tüm kurallara hassasiyetle uymalıdır, kendine aşırı güven ve bana bir şey olmaz mantığı ile hareket etmemeli, her durumda dikkatli ve temkinli davranmalıdır. Bu konudaki yasal düzenlemeler, sıkı denetimler, taviz verilmeyen tutum ve caydırıcı cezalarla sorunun üstesinden gelinmeye çalışılmalıdır.
Bunun yanı sıra eğitim temel rol oynamaktadır. Türkiye’de gerek meslek liselerinde gerekse yükseköğretim kurumlarında iş güvenliği eğitimi çok yetersizdir. Mühendislik fakültelerinin çoğunda iş güvenliği dersi ya hiç okutulmamakta veya seçmeli ders olarak verilmektedir. Dileriz ki bütün bu etkenler bir bütün olarak değerlendirilir ve gerekli tedbirler alınır. Aksi takdirde ne yazık ki Türkiye inşaat sektöründe meydana gelen kazalar açısından üst sıralarda yer almaya devam edecektir.
Meraklısına ⚠ ⬇ ;
İnşaat sektöründeki başlıca iş kazası tiplerini ve kaza analizlerini istatistikler ile birlikte öğrenmek isterseniz bu bağlantıya tıklayabilirsiniz.
KAYNAKLAR
1- Kozak, T., “TS18001 (OHSAS 18001) İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi: İnşaat Sektöründe Bir İşletmede Uygulama Örneği”, Yüksek Lisans Tezi, Mustafa Kemal Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı, Hatay, 2007
2- Müngen U.,2003 İş Güvenliği Notları, İnşaat Mühendisleri Odası, İstanbul
3- Sosyal Güvenlik Kurumu İstatistikleri, http://www.ssk.gov.tr