Baştan belirteyim 2030 farazi bir yaklaşım. 2025 olur, 2035 olur.
İnşaat mühendisleri yoğun olarak bina türü yapıların tasarımında yazılım kullanmaktadır. Bu yazılımlar sayesinde kısa zamanda fazla alternatifler denenebilmekte, hesaplanması mümkün olmayan (el ile mümkün olmayan) denklemler çözülmekte dolayısıyla kompleks yapılar bile kısa zamanda dizayn edilebilmekte.
1990’lı yılların ortalarındaki yazılımları hatırlıyorum. Çerçeve yazılıma yükleri, kesitleri giriyorsunuz, yazılıma çözdürüyorsunuz, oradan kolon yüklerini buluyorsunuz, not ediyorsunuz sonra kolon yüklerini girip kolon hesabını yaptırıyorsunuz, deprem kuvvetini ayrıca buluyorsunuz, sonra bu yatay kuvvetleri ayrı bir dosyada çerçevelere tekrar giriyorsunuz tekrar sadece yatay kuvvetlere göre hesap yapıyorsunuz, bir takim tesirler çıkıyor superpoze yapıp bir şeyleri birleştiriyorsunuz ve dizayn yapmaya çalışıyorsunuz. Uzun ve meşakkatli bir süreç değil mi?
Bugünkü yazılımlarda bu iş oldukça kolaylaştı. Bilgisayarda çizim yapar gibi bir takım çizgilerle kolon kiriş idealize edip yükleme yaptıktan sonra siz çayınızı içene dek proje çizime hazır hale geliyor. 2018 deki durum da bu.
Ancak günümüzde de kesitleri siz tayin ediyorsunuz, malzeme kalitelerini siz tayin ediyorsunuz. Taşıyıcı sistemi siz tayin ediyorsunuz. Bu ideal midir, ekonomik midir bilmiyorsunuz. Günümüzdeki yazılımların yaptığı sizin tayin ettiklerinizin, dış kuvvetlere karşı yeterli olup olmadığının tespitinden ibaret. Yani bir ideal çözüm yada ekonomik çözüm kontrolü yok. 2030’lu yıllarda ise muhtemelen yazılıma mimari projeyi gireceksiniz ya da yaklaşık olarak çizgisel taşıyıcı sistemi gireceksiniz, malzeme kalitesinden tutun kolon, kiriş, döşeme boyutlarına kadar yazılım kendisi halledecek ve optimum çözümlere ulaşacak. Gidişat bu yönde. Yazının başında 2030 dedim ama belkide bu günler daha da yakın…
Ahmet ÇELİKKOLLU
İnşaat Mühendisi
ESKİŞEHİR