İnşaat Mühendisleri Odası Denizli Şubesi Başkanı ve Pamukkale Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcısı, değerli hocam Prof. Dr. Şevket Murat Şenel’in yalnızca inşaat mühendisliği açısından değil kontenjanı arttırılan tüm mühendislik dalları açısından önemli bir hususu dile getirdiği bu yazıyı kendisinin izni ile Sanal Şantiye’de paylaşıyorum.
EĞER BUGÜN KALİTEYİ ARTTIRMAK İÇİN ADIM ATMAZSAK, YARIN ÇOK GEÇ KALMIŞ OLACAĞIZ.
EĞER BUGÜN BİR ŞEYLER YAPMAZSAK, MÜHENDİSLİĞİ ON YILLAR BOYUNCA ASGARİ ÜCRETE MAHKUM ETMİŞ OLACAĞIZ.
nedir amacımız?
DAHA ÇOK MÜHENDİS YETİŞTİRMEK Mİ?
YOKSA DAHA İYİ ve DAHA KALİTELİ MÜHENDİS YETİŞTİRMEK Mİ?
Bundan iki yıl önce bölüm akademik kuruluna yazmış olduğum yazıyı sizlerle paylaşmak istedim. Aslında dile getirdiğim sorunlar sadece bize ait sorunlar değil. Hatta Pamukkale Üniversitesinin, diğer Anadolu üniversiteleri ile karşılaştırıldığında çok daha iyi durumda olduğunu ve çok daha başarılı durumda bulunduğunu söylemem gerek.
Asıl sorun ülke olarak takip ettiğimiz, daha kaliteli mühendis yerine daha çok mühendis yetiştirmeyi amaçlayan eğitim politikamız ile ilgili. Bugün İnşaat Mühendisleri Odamıza kayıtlı 130.000 kadar mühendis var. Fakat üniversitelerimiz her yıl 12.000 civarında inşaat mühendisi mezun ediyor. 2005 yılında 40 tane inşaat mühendisi mezun eden program var iken bugün bu sayı 115.
“Birkaç yıl sonra kişi başına düşen mühendis sayısında ABD’nin neredeyse iki katına ulaşacağız.”
Peki bu durum bizi ABD’den daha iyi bir mühendislik ülkesi yapıyor mu?
Hayır, ne yazık ki yapmıyor. Takip edilen bu politika mühendislik mesleğinin kalitesini düşürmekle kalmıyor, mühendisin emeğini asgari ücrete mahkûm ediyor. Senelerdir üniversite kontenjanlarının düşürülmesi gerektiğini dile getiriyorum. Asıl amacın daha çok mühendis değil, daha iyi mühendis yetiştirmek olduğunu ısrarla vurguluyorum. Her şehre bir üniversite yaklaşımının kalite sorunumuzu daha da derinleştirdiğini üzülerek görüyorum. Açılan onlarca üniversiteyi kapatamayacağımıza göre sorunun çözümü için iki seçenek kalıyor. Ya kontenjanları düşürmek, ya da ikinci öğretim programlarını kapatmak.
Bundan iki yıl önce dile getirmiş olduğum bu görüşlere bölüm akademik kurulumuz, dekanlığımız ve rektörlüğümüzce sahip çıkılmış ve ikinci öğretim programının kapatılması yönünde oluşturulan bölüm görüşümüz rektörlüğümüzce Yüksek Öğretim Kurumu’na iletilmişti. Fakat ne yazık ki talebimiz YÖK tarafından red edildi. Bu sene aynı talep bölüm akademik kurulumuz tarafından yine iletildi. Birkaç istisna dışında öğretim üyelerimizin büyük çoğunluğunun bu çabaya destek vermesi ve sahiplenmesi sevindirici. Geçmişte red cevabı alsak da bu yoldan dönme şansımız yok. Eğer biz kapatmazsak ya da kontenjanları düşürmezsek zaten birkaç yıl sonra bu iş kendiliğinden olacak. Bugün üniversitemizdeki, hatta ülkemizdeki pek çok üniversitedeki onlarca bölümün kontenjanlarının dolmaması bu durumun ispatı. İnşaat sektöründeki kriz ortamının sorunumuzu daha da derinleştireceğini görmek için kahin olmaya gerek yok. Öğrenmek için başımızı taşa vurmaya gerek yok. Bu gidişatın sonu belli.
Dünya ile rekabet etmek istiyorsak katma değer yaratmak zorundayız. Katma değer yaratmak için teknoloji üretmek zorundayız. Teknoloji üretmek için iyi mühendis yetiştirmek zorundayız. İyi mühendis yetiştirmek için eğitimde kantiteyi* değil, kaliteyi hedeflemek zorundayız.*Nicelik
Prof.Dr.Şevket Murat Şenel
[poll id=”20″]
Prof.Dr.Şevket Murat Şenel’in iki yıl önce bölüm akademik kuruluna sunduğu konuyla ilgili görüşü
İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ İKİNCİ ÖĞRETİM PROGRAMI NEDEN KAPATILMALIDIR?
Okumakta olduğunuz bu rapor, ülkemizde inşaat mühendisliği mesleğinin ve Pamukkale Üniversitesi inşaat Mühendisliği Bölümünün durumuna bakarak, Pamukkale Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü İkinci Öğretim Programının geleceği hakkında değerlendirmeler yapmayı hedeflemektedir.
Uzun yıllardan beri ülkemizde yatırım ve istihdam denince akla ilk önce inşaat sektörü gelmektedir. Diğer sektörlere yapılan yatırımlar dahi inşaat sektörünü harekete geçirmekte, inşaat sektörünün hareketlenmesi ise kendisine bağlı 200’den fazla sektör üzerinde lokomotif etkisi yaratmaktadır. Tarım sektöründen sonra en fazla istihdamın sağlandığı inşaat sektöründen ülkemizin vazgeçebilmesi mümkün görünmemektedir. Bütün bu gerçeklere rağmen inşaat mühendislerinin yaşam standartları, inşaat sektöründe yaşanan büyüme ve gelişmeye paralel olarak anmamakta, hatta azalmaktadır. Özellikle son yıllarda İnşaat mühendisliği mesleğinde daha da belirgin hale gelmeye başlayan bu kötüye gidişin pek çok sebebi bulunmaktadır.
Özellikle son 10 yıllık süreç içinde çok sayıda İnşaat Mühendisliği Bölümünün açılmış olması önemli bir sorun durumundadır. Aşağıda verilen şekiller İnşaat Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan “İnşaat Mühendisliği Eğitimi Vizyon Raporu-2016” belgesinden alınmıştır ve son yıllarda ortaya çıkan ve gelişmeden ziyade şişmanlamaya işaret eden durumu net bir şekilde özetlemektedir. Şekil l’de Ülkemizde inşaat mühendisliği bölümlerinin kuruluş yılları verilmektedir. Bu şekilden de anlaşılacağı üzere 2005 yılına kadar açılan bölüm sayısı 40 iken, 2005 yılından sonra 75 bölüm daha açılmış ve toplam inşaat mühendisliği bölümü sayısı 115 olmuştur. Bu bölümlerin 42 tanesinde, yani yaklaşık %37’sinde ise ikinci öğretim programlan bulunmaktadır.
Şekil 2 ve Şekil 3’te ise bölüm ve kontenjan sayılarındaki artışlar gösterilmiştir. Verilen şekillerden de anlaşılacağı gibi özellikle son yıllarda hem açılan bölüm, hem de kontenjan sayılarında ciddi bir artış söz konusudur. Gün geçtikçe artan bu kontenjanlar sebebiyle neredeyse her sene 12 000’e yakın gencimizin mezun olarak inşaat mühendisleri arasındaki yerini alacağını tahmin etmek zor değildir.
Sözünü ettiğimiz bu kontenjanların yaklaşık %30’unu ise ikinci öğretim programlan oluşturmaktadır. Bu da ikinci öğretim programlarının toplam içinde önemli bir paya sahip olduğunu göstermektedir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde son yüz yılda bir inşaat mühendisi başına düşen nüfus yaklaşık olarak 1400 kişi civarında seyretmektedir ve neredeyse yüzyıldır bu rakamın sabit kalması sağlanabilmiştir. Bugün Türkiye’de ise yaklaşık olarak bir inşaat mühendisi başına düşen nüfusun 1000 kişi civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu oranın her yıl artan inşaat mühendisliği kontenjanlarından dolayı daha da düşeceği açıktır. Ülkemizde İnşaat Mühendisleri Odasına kayıtlı mühendis sayısının 110 000 civarında olduğu düşünülecek olursa, 10 yıl gibi bir sürede mühendis sayımızın nereyse ikiye katlanacağını öngörmek mümkündür.
İnşaat Mühendisliği Eğitimi Vizyon Raporunda verilen bu istatistikler, genç mühendislerin neden iş bulamaz hale geldiğini, iş bulsalar dahi mühendis maaşlarının neden bu kadar düştüğünü açıklamaktadır. İnşaat mühendislerine verilen ücretler asgari ücret seviyelerine inmiş durumdadır. TMMOB ve SGK arasında imzalanan ve mühendislerin asgari ücret bedellerini tarif eden protokolün
SGK tarafından iptali ile bu sorun mühendisler adına daha da içinden çıkılmaz bir hale gelmiştir. Ülkemizde 1938 yılından beri yürürlükte olan 3458 sayılı “Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun”, dört yıllık inşaat mühendisliği programlarından mezun olan herkese, her türlü mühendislik faaliyetini yapma ve yürütme hakkını vermektedir. Ülkemizde tecrübe ve bilgi birikimi gibi kavramların kaydını tutmaya ve sorgulamaya imkân verecek hiçbir yasal düzenlemenin ve desteğin bulunmayışı, bu sorunun daha da katmerlenmesine sebep olmaktadır. Bu yasal boşluk mühendislik faaliyetinin kalitesinin de, bedelinin de düşmesine sebep olmaktadır.
Bütün bu gerçekler, hem ülkemizin, hem de üniversitelerimizin daha da fazla sayıda mühendis mezun etmeye değil, daha kaliteli mühendis mezun etmeye ihtiyacı olduğunu göstermektedir. Ortaya çıkan manzara sadece İnşaat mühendisliği mesleği açısından değil, üniversiteler açısından da sürdürülebilir olmayan bir durum ortaya çıkarmaktadır. Geçen yıllar içinde öğrenci tercihlerinde meydana gelen değişiklikler, üniversitelerin ders çıkarmasını ve geleceğe yönelik planlar yapmasını gerektirmektedir. Jeoloji Mühendisliği Bölümü ikinci öğretim programının kapanması, normal öğretim kontenjanlannın dolmaması, Kimya, Tekstil, Çevre ve son olarak Gıda Mühendisliği Bölümlerinde de benzer problemlerin az veya çok yaşanması, önemsenmesi ve üzerinde durulması gereken problemlerdir. Bugün İnşaat Mühendisliği Bölümümüzde kontenjanlarımızın dolması ile ilgili herhangi bir sorun yaşamıyor olmamız, yarın da yaşamayacağımız anlamına gelmemektedir. Bölümümüzü kazanan öğrencilerin LYS sınavındaki yerleşme sıralarının gün geçtikçe gerilemesi, Pamukkale Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü açısından da benzer problemler ile bir gün karşılaşacağımızı göstermektedir. Çizelge l’de son üç yılda Normal ve İkinci öğretim programlanmızı kazanan öğrencilerin yerleşme sıraları verilmektedir.
YERLEŞME SIRASI | NÖ | İÖ |
2014-2015 | 68951 | 87928 |
2015-2016 | 71935 | 91531 |
2016-2017 | 84076 | 105146 |
Çizelge 1: Pamukkale Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü LYS sınavı Öğrenci Yerleşme Sıraları |
Bu çizelgeden de anlaşılacağı üzere 2014-15 öğretim yılında normal öğretim programımıza girmeye hak kazanan en son öğrenci 68 951. sırada iken, 2016-17’de ancak 84 076. olan öğrenci bölümümüze girebilmiştir. İkinci öğretimde ise durum daha da vahim görünmektedir. 2016-17 öğretim yılında inşaat mühendisliği bölümü ikinci öğretim programını kazanan son öğrenci ilk yüzbin içinde yer alamamıştır. Rakamların gidişatına bakacak olursak önümüzdeki yıllarda inşaat mühendisliği programlarımızda da diğer bölümlerimizde yaşananlara benzeyen kontenjan problemleri yaşayacağımızı öngörebiliriz.
Her sene bir yenisi açılan bölümlerin fiziksel altyapılarının ve laboratuvar imkânlarının yetersizliği, yeterli sayı ve donanıma sahip akademik kadrolarının bulunmayışı, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin sağlıklı bir biçimde işlemesine engel olmaktadır. İnşaat mühendisliği bölümlerinde ikinci öğretim programlarının varlığı ise çözülmesi gereken problemlerin sayısını daha da arttırmakta ve çözümü güçleştirmektedir.
Pamukkale üniversitesi açısından da benzer sıkıntıların var olduğunu söylemek gerekmektedir. Her sene hem normal, hem de ikinci öğretim programlarına yüze yakın öğrenci kaydolmakta, yatay geçiş ile gelen öğrenciler ile bu sayı daha da artmaktadır. Her yıl toplamda İnşaat Mühendisliği Bölümüne kayıt yaptıran öğrenci sayısı 200’ü geçmektedir. Mühendislik Fakültesinde Fizik, Kimya ve Matematik gibi temel dersleri veren Fen Edebiyat Fakültelerinin öğrenciler tarafından tercih edilmemesi. Fen Edebiyat Fakültelerinin giderek küçülmesine sebep olmaktadır. Öğretim üyesi ve altyapı olarak küçülmeye giden Fen Edebiyat Fakültesi, Mühendislik Fakültemizin temel dersler konusundaki ihtiyaçlannı karşılamakta zorlanmaktadır. Fizik ve Kimya derslerinde deneylerin yapılması daha da güçleşmekte, ikinci öğretim programlannda ise bu zorluklar daha da fazla hissedilmektedir. Bugün Fizik ve Kimya laboratuvarlannda bir seferde en fazla 30-35 öğrenciye deney yaptırılabilmektedir. 200’den fazla öğrenciye deney yaptırabilmek bu şartlar altında son derece zor hale gelmiştir.
Üniversitemizin içinden geçtiği akreditasyon süreçleri sadece temel derslerde değil, mesleki derslerde de deneysel çalışmalar yapmayı zorunlu hale getirmektedir. İkinci öğretim programının varlığı, laboratuvar imkânlarımızı zorlamakta ve deneysel çalışma yaptırabilme şansımızı azaltmaktadır. Personel imkânları ve fiziksel şartlar akşam saatlerinde deneysel çalışma yapmayı oldukça güçleştirmektedir. Normal ve ikinci öğretim öğrencilerini bir araya getirerek deneylerin tümünü gündüz saatlerinde yapmak ise öğrenci sayısındaki fazlalık sebebiyle mümkün olamamaktadır.
İkinci öğretim programı, öğretim üyelerimizin üzerinde ciddi anlamda ilave ders yükü oluşturmaktadır. Artan ders yükü ise yayın ve proje odaklı çalışmalara odaklanmamıza engel olmakta, enerjimizi ve motivasyonumuzu düşürmektedir. Daha önce de belirtildiği üzere ihtiyacımız olan şey daha fazla sayıda mühendis değil, daha kaliteli mühendis yetiştirmek olmalıdır. Öğretim üyelerimizin zamanlannı daha fazla derse girerek değil, daha fazla ar-ge çalışması ve proje için harcaması, bolümüzün kalitesinin ve saygınlığının artmasına vesile olacaktır.
İkinci Öğretim programları ile ilgili üniversitemizde yaşanan bir diğer problem ise ders ücretleri ile ilgilidir. Her geçen yıl öğrencilerin üniversitelere olan maliyeti artsa da ikinci öğretim harçları değişmemektedir. Gerçekçi bir hesaplama yapılması durumunda öğretim üyelerine yansıtılması gereken ikinci öğretim ders ücretlerinin düşürülmesi gerekmektedir. Üniversitemizdeki bazı meslek yüksekokullarında ve fakültelerde ders ücretlerinin ödenemez hale gelmesi ve veya gecikmeli olarak ödenebilmesi bu problemden kaynaklanmaktadır. İkinci öğretim ders ücretleri her yıl, her akademik birim için yeniden hesaplanmalı ve ders ücretleri buna göre güncellenmelidir. Bu yaklaşım ile hesaplanacak ikinci öğretim ders ücretlerinin (ki bu şekilde hesap yapmak artık kaçınılmaz hale gelmiştir) daha az olacağını, devletin takip eniği öğrenim harcı politikasından dolayı gittikçe de azalacağını söylemek gerekmektedir.
Yukanda açıklanan bütün bu hususlar Pamukkale Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü, İkinci Öğretim Programının kapatılması yönünde adımlar atmamız gerektiğini göstermektedir. Sadece Pamukkale Üniversitesinin değil, ülkemizin problemi elan bu konuda bölümümüz harekete geçmeli, sorunun çözümü yönünde öncülük eden üniversiteler arasındaki yerini almalıdır.
Prof. Dr. Şevket Murat Şenel 19.07.2017
Sayın Hocama duyarlılığından dolayı tüm meslektaşlarım ve öğrenci kardeşlerim adına teşekkür ederim.
Konuyla ilgili görüşlerinizi yorum alanında paylaşır mısınız?