Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Kaya, Elazığ’da meydana gelen ve yıkıma neden olan depremle ilgili ilginç bir ayrıntıya dikkat çekerek, “Urartular döneminden olduğu bilinen Harput Kalesi ve Selçuklular döneminden kalma Ulu Cami gibi yapıların zarar görmemesi yapıların sağlam zemin üzerinde olmasının önemini gösterdi” dedi.
Elazığ’da meydana gelen depremin izleri henüz tam anlamıyla silinmemişken, 500 ila 2 bin yıllık yapıların zarar görmemesi dikkat çekti.
Elazığ’da 24 Ocak tarihinde meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki depremin hasar tespit analizleri devam ediyor. 72 binanın yıkıldığı, 514’ünün ağır hasar aldığı ve 409’unun az ve orta hasarlı olduğu belirlendi. Şehir merkezinden 35 kilometre (km) uzaklıkta olmasına rağmen çok büyük bir hasar oluşturan depremin yakın çevrelerde bulunan tarihi yapıların zarar görmemesi ise dikkatlerden kaçmadı.
İHA muhabirine deprem ve meydana gelen yıkımlarla ilgili açıklamalarda bulunan Kaya, Urartular döneminden olduğu bilinen tarihi Harput Kalesi’nin yanı sıra 12. yüzyılda Selçuklular döneminden kalma minaresi eğri olan Ulu Cami gibi yapıların zarar görmemesinin, yapıların sağlam zemin üzerinde olmasının önemini gösterdiğini ifade etti. Deprem sonrası kentteki yapıların yaklaşık olarak yarısının zarar görmesi ve tarihi yapıların zarar görmemesi hakkında da konuşan Kaya, “Elazığ depreminde, depremin olduğu yer Elazığ’dan 35 km uzakta olmasına rağmen çok büyük bir hasar oluşturdu. Tabi bu Elazığ’ın yerleşim alanı alüvyal zeminler üzerinde çoğunlukla. Yani gevşek kumlardan, çakıllarda, sirk dediğimiz çok ince taneli kumlardan oluşmakta. Elazığ’da güneye doğru gittikçe yer altı su seviyesinin de yükseldiğini biliyoruz. Yer altı su seviyesi de yüzeye yaklaştıkça tehlike daha da artıyor, deprem süresini uzatıyor, depremin şiddetini arttırıyor” dedi.
Bu yapılar sağlam zeminlerde binaların yapılmasının ne kadar önemli olduğunu bize gösteriyor.
Kötü zemin şartlarının yıkıma neden olduğunu anımsatan Kaya açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Elazığ’daki yapı stoğunun yüzde kırkı zarar görmüşken, bakıyorsunuz hemen bitişiğindeki tarihi Harput’ta sağlam kayaların üzerinde olduğu için herhangi bir hasar oluşmadı. Tabi Harput, baya bir eski yerleşimlerden, Urartulardan bilinen Harput Kalesi yaklaşık 2 bin yıllık, hiçbir zarar görmedi. Aynı şekilde Ulu Cami var Selçuklulardan kalma, yaklaşık bin yıla yakın, hiçbir zarar görmedi ki onun minaresi de eğridir, hiçbir şey olmadı. Aynı şekilde Sarı Hatun Camisi, orada birçok türbeler var. Bunların hiçbirine bir şey olmadı. En yakın zamanda yapılan 500 yıllık yapılar bunlar. Bunlara hiçbir şey olmamış olması, sağlam zeminlerde binaların yapılmasının ne kadar önemli olduğunu bize gösteriyor aslında.”
Köksal Kılınç – Semih Can Yılmaz
DENİZLİ