Depreme Ne Kadar Hazırız ?
Depreme ne kadar hazırız sorusu için deprem gerçeği ile geçtiğimiz hafta yüzleştik. Şimdi sizlere depremlerden bir nebze olsun bahsedeceğim.
Şili’de meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem ve insanların deprem karşısındaki soğukkanlılığı.
Demek ki korkutucu olan deprem değil! Güvenmediğimiz binalarımız. Zira korkutucu olan deprem olsaydı şu görüntülerde sağa sola kaçışan insanlar görürdük. Ama onlar deprem ile en güzel mücadele yöntemi olan savaşmayı seçmişler ve depreme meydan okuyan yapılar inşa etmişler, tıpkı Japonya gibi. Depremi hayatlarından çıkaramadıkları için sağlam yapılarla korkuyu çıkarmışlar.
İnşaat Mühendisliği 2.sınıftayken yapı statiği dersi hocamız ilk dersinde şöyle bir konuşma yapmıştı hiç unutmuyorum : “Depreme dayanıklı bir evde oturmanız sizi güvende tutmaz. Çünkü depreme evde yakalanacağınız ne malum belki okulda belki markette belki de bir akşam bir misafirlikte deprem gerçeğiyle yüzleşeceksiniz.
Onun içindir ki sadece kendi oturduğunuz evin sağlam olması yetmez. Şehrinizdeki hatta ülkenizdeki yapıların sağlam olması gerekir. O yüzden inşa edeceğiniz her binayı yahut yapıtı kendiniz ve aileniz kullanacakmış gibi inşa edin.” Mesele tam olarak da bu, bizler yaptığımız inşaatlara sanki hayatımız boyunca bir daha uğramayacakmışız gibi inşa ediyoruz.
Türkiye Depreme Ne Kadar Hazır?
Madem ki ülkemiz bulunduğu coğrafi konum itibari ile deprem gerçeği ile karşı karşıya o zaman depremi değil belki ama korkuyu hayatımızdan çıkarmak bizim elimizde.
Maalesef üzülerek belirtmek isteriz ki : Deprem gibi kadına şiddet ve çocuk istismarı gibi toplum psikolojisini etkileyen olaylar sadece ortaya çıktığında birkaç gün gündem de kalıp sonra unutuluyor. 99 depremini ne çabuk unuttuk ya da 99 dan beri deprem ile ilgili ne gibi önlemler aldık? Zannediyorum ki biz deprem konusunda çokta ders çıkarmadık.
Deprem denilen olayı halletmek 3-5 ayda bir iki tane binayı yıkıp yeniden inşa etmekle olmaz. Ülkede çürük bina bırakmayacak şekilde ciddi bir devlet politikasıyla beraber 10-15 yıl sürecek yerinde ve hakkıyla yapılarak ancak bir dönüşümle elde edilir. Ama bu dönüşüm gerçek manada “rantsal değil de kentsel” olursa o zaman bir şeyler düzelir. Sürekli aynı şeyleri konuşup durmanın hiç kimseye faydası yok.
Söylenecek çok şey var fakat artık konuşmak değil, bir şeyleri gerçekten değiştirmek ve değiştirmeye başlamak gerek.
Dileriz ki ülkemiz tekrar o kötü günleri bir daha yaşamaz.
Esen kalın…
Muhammet Talha Salman