Dünya üzerinde bulunan kıtalar arasında Avrupa, en gelişmiş, yoğun nüfuslu ve ekonomik olarak refah seviyesi oldukça yüksek sayılabilecek kıtalardan birisidir. Peki buna rağmen neden Avrupa’da diğer kıtalara göre şaşırtıcı derecede daha az sayıda gökdelen var ?
Günümüzde Avrupa kıtasında inşa edilmiş toplam 218 (En güncel veri olmayabilir, buraya göz atabilirsiniz.) gökdelen mevcut ve bu gökdelenlerin %66’sı sadece 5 şehirde bulunuyor. Bu şehirler; Londra, Paris, İstanbul, Moskova ve Frankfurt.
Bu şehirler dışında kalan diğer Avrupa şehirlerinde neden gökdelenlerin tercih edilmediği konusuna gelelim.
Gökdelenler ilk olarak 19. yüzyılda ilk önce Chicago’da ardından New York’ta yaygın olarak inşa edilmeye başlandı. Avrupa şehirleri ise bu dönemde büyük tarihi yapıların yanında kalan dar alanlara sıkşık bir biçimde kuruldu.
O zamanlar Avrupa’daki şehirlerin çoğunda nüfus, Amerika’ya göre daha eşit bir şekilde yerleşmiş durumdaydı. Bu sebeple insanlar yaşamak için yüksek katlı binalar yapmak zorunda kalmadılar.
Ayrıca, Amerika’nın gücü ve etkisi arttıkça, Avrupa ile arasında meydana gelen rekabet sonucu her iki kıta da kendine ait kavramları daha fazla benimsemeye başladı. Amerika yeni çağı temsil ederken, Avrupa kendi kültürel mirasını korumaya çalıştı.
Ancak bu sebepler gökdelen inşası konusunda Avrupa’nın neden daha önce başlamadığını açıklasa da, yine de Avrupa’nın neden daha sonra gökdelen inşa etmediğini açıklamıyor.
Savaş Sonrası Yeniden İnşa
İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa’nın bir çok şehri savaştan büyük hasarlar aldı. Savaş sonrasında bu şehirleri yeniden inşa etmek gerekiyordu. Akla hemen şehirlerin yeniden inşası sırasında gökdelenlerin inşa edilebileceği gelebilir ancak öyle olmadı.
Savaş sırasında şehirlerde yıkılan yapıların büyük bir kısmı da tarihi eserlerdi. Kaybedilen eserleri restore etmek isteyen Avrupalılar bu işe hayli fazla önem verdiler.
Bunun yanı sıra, savaş sonrasında Avrupa’da bulunan nüfus sayısı çok azdı. Dolayısıyla gökdelen yapma ihtiyacı doğuracak bir talep de bulunmuyordu.
Aynı yıllarda, Doğu Avrupa’da genişleyen Sovyetler Birliği’de yeniden inşa çalışmaları yapıyordu. Nüfusu barındırma amacıyla yapılan bu yapılar genellikle orta büyüklükte birbirini tekrarlayan yapılardan oluşuyordu.
Böylece, Avrupa’da inşa edilen ilk gökdelenler büyüme veya refah kaynaklı değil, Sovyetlerin güçlerini ve etkilerini göstermek istemesi sebebiyle ortaya çıkmış oldu.
Brusselization (Brükselleşme)
1960’larda Brüksel’de mimari ve kültürel değerlere dikkat etmeden gelişigüzel yapılaşmalar yapılmaya başlandı. Bu yapılaşmadan rahatsız olan ve şehre zarar verdiğini düşünen bir çok kişi “Brusselization (Brükselleşme)” terimini icat etti. Ardından birçok tanınmış kişi ve mimar bir araya gelerek yeniden yapılaşma için planlama yapılması gerektiğini ifade etti.
Yapılan düzenlemelerin ardından yeni yapılan binaların büyüklükleri sınırlandırıldı. Şehrin kültürel dokusunu koruyarak, tarihi yapıların restore edilmesi ve gerekli olan yerlerde yeni yapılara izin verilmesi sağlandı.
Brüksel’in ardından Avrupa genelinde neredeyse bütün şehirlerde bu durumdan rahatsız olundu ve benzer kararlar alındı. Bu düzenlemelerin bir çoğu yüksek katlı yapılaşmayı tarihi alanlardan uzak tutmayı amaçlıyordu.
Kentsel Yaşam Çağı
21. yüzyülın başlarına geldiğimizde kutu benzeri yapılardan çok benzersiz tasarımlara sahip yapılar ortaya çıkmaya başladı. Dünya küreselleşmeye başladıkça Avrupa’da yüksek binalara karşı gösterilen tutum da yumşuyordu.
2000’li yılların başlarında Londra, Paris, Moskova, İstanbul ve Frankfurt başta olmak üzere Avrupa’da bulunan büyük finans merkezlerine talep arttıkça bu noktalarda gökdelenlerin yükselmeye başladığı görüldü.
Bu şehirler dışında kalan ve daha mütevazi şekilde büyüme gösteren Avrupa şehirleri ise yaşam standartlarını ve çevreyi korumaya odaklanmıştır.
Konut Gökdelenler
Bugüne baktığımızda ise gökdelenlerin inşası artık sadece ekonomik büyüme veya ticari amaçla kullanılan ofis ihtiyacını karşılamak amacıyla yapılmamaktadır.
Yapılan araştırmalara göre, 2030 yılına kadar Dünya üzerindeki insan nüfusunun %60’ının kentsel alanlarda yaşayacağı belirtiliyor. Bununla birlikte özellikle Asya ve Kuzey Amerika’da konut amaçlı gökdelenlerin sayısı gün geçtikçe daha da artacak gibi görünüyor.
Kent nüfusunun artması halinde Avrupa’nın durumu da çok farklı değil. Böylesine küreselleşmiş bir Dünya’da Çin ve ABD’nin ekonomik olarak büyümesine Avrupa ayak uydurmak zorunda.
Bu sebeple önümüzdeki yıllar içerisinde Avrupa’da gökdelen inşası sayısında çok büyük artışlar yaşanabilir.
Ancak bunun yanı sıra Avrupa’daki neredeyse bütün kent merkezlerinin tarihi açıdan önemli olarak ilan edilmesi ve bugüne kadar kültür ve mimariyi koruma amacıyla gösterilen haklı çabalar düşünüldüğünde Avrupa’da çok fazla gökdelen inşa etmenin o kadar da kolay olmadığını söylemek gerekir.
Kaynaklar:
Görseller:
pexels.com
wikipedia.com