Yapıların mimari tasarımları geçmişten günümüze denemeler ve yanılmalarla birlikte gelişmişlerdir. Birçok yazılı ve görsel medyada Mısır Piramitlerinin 5-6 basamaklı hallerinden zamanla nasıl gelişip günümüzdeki hallerine ulaştığını görmüşsünüzdür. Biz de bu yazımızda, antik mimaride tercih edilen yapı tasarımlarını ve kullanılan malzemeleri, sizlerle inceleyeceğiz.
İçindekiler
Antik Mısır Mimarisi ve Yapı Malzemeleri
Antik Mısır’da firavun ölümden sonraki yaşamını garantiye almak için gökyüzüne olabildiğince yakın olmak istemiştir. Mısır Piramitlerinin yapım hikayesi bu şekilde başlar ve olabildiğince yüksek bir yapı için doğal olanı, yani dağları model olarak alındığı düşünülmektedir. Piramitlerde kullanılan taşların, 50 milyon yıl önce oluşan kireçtaşları olduğu bilinmektedir.
Kireç Taşı Kullanımı
Kireç taşları Tethis Okyanusu’nda yaşamış olan mercanlar, mikroskobik planktonlar, deniz kabukluları gibi canlıların ölüp deniz tabanına çökelmesi ve üzerlerine malzeme çökmesiyle oluşmuştur. Milyonlarca yıl boyunca deniz tabanına çökelen malzemeler zamanla sıkışırlar ve tektonik hareketler sonucu Tethis Okyanusu tabanı yükselir ve sedimanter kayaç türü olan kireçtaşı ortaya çıkar.
Tabakalı yapıya sahip olan kireçtaşı, piramitlerin inşası için en uygun malzemelerden birisidir. Basamaklar üst üste yerleştirildikçe tabanda bulunan kireçtaşı, bu oluşan yüksek basınca dayanabilmektedir. En büyük piramit olan Keops Piramidinin taban kenar uzunluğu 230 metreden ve yüksekliği de günümüzde 138 metreden biraz fazladır.
2,6 milyon m³ hacimli bu devasa yapının içinde yapının kendisine göre oldukça küçük odalarla bağlantılı ve havalandırma kanalları bulunmaktadır. En büyük odası olan kral odasının ölçüleri 10,5 metre x 5,2 metre x 5,8 metredir.
Mısırlılar daha farklı mimari yapılar yapmak istemişlerdir ve bunun en büyük örneği ise Karnak tapınak kompleksidir. Bu açık hava müzesindeki yapıların kumtaşından yapıldığı gözlemlenmiştir. Mısırlı mühendisler bu yapıları dikdörtgen biçiminde yapıp üstüne bir çatı yerleştirmek istedikleri zaman ise kum taşının azizliğine uğramışlardır. Yüksek sütunları dikip üstlerinde kirişleri yerleştirmek istediklerinde basınç altında kumtaşının parçalandığını görmüşlerdir.
Bu olaya en pratik çözümü ise kumtaşlarını tek sütun olarak yapıp dikmek yerine parça parça yapıp üst üste yerleştirmişlerdir. Yapılan sütunların üzerine kiriş koymak istedikleri zaman ise bir başka problemle tanışmışlar ve gerilmenin ne olduğunu öğrenmişlerdir. Tanrılara yaptıkları bu tapınağın olabildiğince ihtişamlı olması için büyük ve yüksek olması gerektiğinden kirişlerdeki bu gerilmelerin önüne geçebilmek için sütun sayılarını arttırmışlardır ve odanın her tarafı sütunlarla dolmuştur.
Antik Yunan Mimarisi ve Yapı Malzemeleri
Antik Yunanlılar, Giza’daki piramitleri Dünya’nın ilk harikası ilan ettikten sonra kendileri de bu şekilde bir yapı yapmak istemişlerdir fakat ellerinde kireçtaşı gibi hızlı bir şekilde işleyebilecekleri malzemeleri yoktur. Yunanlılar Karnak gibi bir yapı yapmak istemişlerdir fakat mimarilerinde çatıları desteklemek için odun kullandıklarından bu şekilde bir yapıyı yapmaları için uygun bir malzemeye ihtiyaçları vardır.
Mermer Kullanımı
Karnak’taki mimariyi gören antik Yunanlılar, tüm tanrıları için Partenon’u inşa etmeye karar verirler ve malzeme olarak ellerinde en çok bulunan metamorfik kayaç olan mermeri kullanırlar. 69m x 30m x 13m ebatlarında olan bu yapının dış sütunlarının imalat şekli Mısırlılardan alınmıştır.
Mermerin oluşumunda levha tektoniği en önemli etkendir dalma batma zonlarında yoğunluğu yüksek olan levha yoğunluğu düşük levhanın altına girerek yüksek sıcaklık ve basınç altında sedimanter kayaçtan metamorfik kayaca dönüşmektedir. Mısırlıların elindeki zayıf olan sedimanter kayaçlar gibi fiziksel etkiler sonucunda hemen parçalanmayan daha sağlam bir malzeme olur.
Ellerindeki bu malzemenin gerilme kuvvetine karşı dayanıklı olmasından dolayı içi Karnak gibi sütunlarla dolu değildir. Mermerin işlendikten sonra dışının pürüzsüz şekilde olması Yunanlıların sanat eserlerine de yansımıştır ve mimarilerini oldukça detaylı şekilde heykellerle donatmışlardır.
Sütunlarını geliştirmişler ve silindir biçimde yapmak yerine heykel sütunlar inşa etmişlerdir. Aynı şekilde mermerin sedimanter kayaçlara göre daha sağlam olması Yunanlıların sanat eserlerine yansımış aynı zamanda daha detaylı sanat eserleri ortaya çıkarmalarına yaramıştır.
Antik Roma Mimarisi ve Yapı Malzemeleri
Antik Roma dönemine gelindiğinde ise yapıların tuğladan yapıldığı gözlemlenmektedir. Bunun en güzel örneği Trajan Marketi’dir. Çamur ve kilden yapılan bu tuğlalar modüler bir mimari yapı yapmalarına olanak sağlamıştır. Bu tuğlaların yanı sıra önemli olan bölgedeki volkanik aktivitelerdir. Bölgedeki volkanların patlaması sonucunda bütün bölge volkanik tüfle kaplanmıştır.
Tüfle beraber kireci karıştıran Romalılar, antik Yunan ve Mısırlıların sahip olmadığı bir malzemeye; betona sahip olmuşlardır. Kil ve kum karışımından ısıtılmış tuğlalar yapan Romalılar bu tuğlaları kireç ve volkanik tüf karışımı ile elde ettikleri beton ile birleştirerek oldukça sağlam duvarları ve kemer yapısını elde etmişlerdir.
Mühendislik ve mimari gelişimleri ile birlikte Roma’nın su ihtiyacını karşılamak için 70 km uzunluğunda su kemerleri ve toplumsal eğlenceleri için Kolezyum’u inşa etmişlerdir. Kemer yapısıyla beraber tüm yapının yükünü hafifletmiş ve oluşan yükleri dağıtmışlardır. Roma’daki Pantheon incelendiği zaman önden bakıldığında antik Yunanlıların tanrıları için yaptığı Partheon’a benzemektedir fakat yapının kendisinde 43 m çapında devasa bir kubbe bulunmaktadır.
Yapının kendi çamur ve kilden yapılan tuğlalardan değil bazalttan yapılmıştır. Fakat kubbe imalatı ve ağırlığı için daha hafif bir malzemeye ihtiyaçları vardır. Volkanik aktivitelerin bölgede çok olduğundan bahsetmiştik ve magma yüzeyde soğurken içindeki gazları dışarı salmakta ve tüf içinde hava boşlukları oluşturmaktadır. Böyle kubbe için gerekli olan hafif malzemeye doğal yoldan sahip olmuşlardır.
Medeniyetlerin kuruldukları bölgelerdeki jeolojik yapılar ve bölgelerin jeolojik geçmişleri mimari yapılarına, yapı şekillerine, imalat aşamasındaki karşılaştıkları problemleri çözme biçimlerine önemli ölçüde etki etmiştir.