Mimarlık; insanoğlunun varlığıyla birlikte etrafını inşa etme çabası, doğanın fiziksel koşullarından korunma çabasıdır.
Mimarlık başını sokacak bir mekân arayışı sonrasında malzemelerin ve bilimin gelişimiyle birlikte basit ihtiyaçlardan ihtişama, işlevsellikten estetiğe, günü kurtarmaktan tarihe tanıklık etmeye ve en önemlisi de insanların ait oldukları coğrafyaları ifade etme biçimine dönüştü. Şu an üzerine bastığımız şu topraklar hiç şüphesiz sayısız medeniyetlerin en canlı tanığı. Dolayısıyla mimarlık ve mimari eser de…
Türkiye Topraklarında Görülmesi Gereken 12 Mimari Yapı Hangileridir?
Şimdi sizler için ‘Türkiye’nin Mimari Şaheserleri’ belgeselinde yayımlanan, yapıldıkları tarihten itibaren bu yana gören herkesi kendisine hayran etmekle meşgul 12 mimari şaheseri göstereceğim. Bu 12 mimari eser kesinlikle dünya gözüyle görebileceğiniz en nadide eserlerdir.
AYASOFYA
En çok ziyaret edilen müzeler arasında yer alan Ayasofya, Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’da yapmış olduğu en büyük kilisedir. 916 yıl kilise olarak kalan Ayasofya, 1453 yılında Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethetmesiyle birlikte camiye çevrilmiştir. 1915 yılında ise Atatürk’ün emri ile müzeye çevrilmiştir.
DİVRİĞİ ULU CAMİİ
Bu eşsiz mimari eser Sivas’ın Divriği ilçesinde bulunur. Bu yapıtın en dikkat çeken özelliği ise caminin batı kapısında, kapının mimari özelliklere bağlı olarak mayıs ile eylül ayları arasında ikindi namazından 45 dk önce insan silueti belirmektedir. Bu siluet önce Kur’an okuyan bir insan, namaz vakti yaklaşınca ise ellerini bağlayarak kıyamda duran insan şeklini almaktadır. Ve bu eser hakkında Evliya Çelebi’nin notlarında bu şaheser için “Methine diller kısır, kalem kırıktır” demiştir. Bu sözler aslında yapıyı özetler nitelikte.
ERZURUM ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE
Erzurum’un simgesi haline gelen ve 13. yüzyılın sonlarında inşa edilen Çifte Minareli Medrese, Selçuklu medeniyetinin günümüze ulaşan en önemli mimari eserlerindendir. Medresenin özellikle taç kapısında bulunan bezemeler, Selçuklu taş süslemesindeki derinliği ve estetik anlayışı gösterir.
SELİMİYE CAMİİ
İstanbul’dan önce Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapan Edirne ile özdeşleşerek bu kentin simgesi haline gelen Selimiye Camii dünyanın gelmiş geçmiş en büyük ve dahi mimarlarından Mimar Sinan’ın eseridir. Ve Mimar Sinan bu camiyi “Ustalık Eserim” olarak tanımlar.
SÜMELA MANASTIRI
Trabzon’un Maçka ilçesinde yer alan, halk arasında“Meryem Ana” adı ile anılan Sümela Manastır’ı bulunduğu vadiden yaklaşık 300 metre yüksekliktedir.
SÜLEYMANİYE CAMİİ
Kanuni Sultan Süleyman’ın isteği üzerine Mimar Sinan tarafından yapılan ve Mimar Sinan’ın “Kalfalık Eserim“ olarak adlandırdığı Osmanlı Dönemi Mimari Şaheserlerinin en önemli örneklerinden birisidir. Bu mimar eser Mimar Sinan yeteneği ve zekası sayesinde düşünmüş olduğu yağ lambalarından çıkan isleri bir bölgeye toplayacak hava akımını hesaplayıp, caminin ana giriş kapısının üzerinde bir odada toplamıştır ve bu toplamış olduğu isleri de mürekkep yapımında kullanmıştır.
BURSA ULU CAMİİ
Evliya Çelebi’nin deyimiyle Bursa’nın Ayasofyası’dır Bursa Ulu Camii. Anadolu Türk mimarlığının en büyük camisi olan Ulu Camii, Bursa’nın merkezidir ve itibarı en yüksek mabedidir.
BURSA YEŞİL CAMİİ
Osmanlı’nın eski dönem mimari eserlerinden biri olan Yeşil Camii; zamanında hükümet konağı olarak da kullanılan iki kubbesi bulunan ve “Ters T” planı ile görenlerin gözlerini kamaştırıyor.
TOPKAPI SARAYI
Osmanlı İmparatorluğu’nun 600 yıllık tarihinde devletin idare merkezi olarak kullanılan Topkapı Sarayı, birçok tarihi olaya tanıklık etmekle birlikte Osmanlı Padişahlarının yaşadığı saray olarak karşımıza çıkan mimari şaheserlerden birisidir.
SULTANAHMET CAMİİ
Sultan 1. Ahmet’in emriyle 17. Yüzyılın önemli eserlerinden biridir. Bu mimari eser mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezendiği için Avrupalılarca Mavi Camii (Blue Mosque) olarak adlandırılır.
MEVLANA TÜRBESİ
Bugün müze olarak kullanılmakta olan Mevlana Dergahının yeri, Keykubad tarafından Mevlana’nın babası Sultanü’l-Ulema Bahaeddin Veled’e hediye edilmiştir. Sultanü’l-Ulema 12 Ocak 1231’de vefat edince türbedeki bugünkü yerine defnedilmiştir. Sultanü’l-Ulema’nın ölümünden sonra kendisini sevenler Mevlana’ya müracaat ederek babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırmak istediklerini söylemişlerse de Mevlana “ Gök kubbeden daha iyi türbe mi olur?” diyerek bu isteği reddetmiştir. Ancak kendisi vefat edince Mevlana’nın oğlu Sultan Veled türbe yapmak isteyenlerin isteklerini kabul etmiş ve “Yeşil Kubbe” denilen türbe yapılmıştır.
KOCATEPE CAMİİ
Kocatepe Cami, Ankara’nın en merkezi noktası olan Kızılay Meydanı’nın üst tarafında yer alan Kocatepe Semt’ inde 1944’de yapılmaya başlanmıştır.
Gördüğünüz gibi olağanüstü zengin bir kültüre sahip olan Anadolu’da sayısız uygarlığın benzersiz yapılarıyla bu 12 mimari eser ile beraber yaşıyoruz. Türkiye tarihini oluşturan geleneklerin, inançların, fikirlerin tanıklığını yapan bu mimari şaheserler, yüksek estetik değerleriyle Anadolu mozaiğinin zenginliğinin ne kadar güçlü olduğunu bizlere sergiliyor.
KAYNAK : Trt Diyanet