Bu yazımızda halk arasında merak edilen bir konu olan farklı deprem büyüklükleri konusunu ve AFAD ile Kandilli Rasathanesi’nin bu ölçümleri nasıl yaptığını inceleyeceğiz.
Öncelikle büyüklük kavramını açıklayalım:
Magnitüd(Büyüklük) Nedir?
Deprem; yerkabuğunun, belirli bir derinlikte kırılmasıdır. Depremin büyüklüğü, kırılan bu yüzeyin büyüklüğünü ve ortaya çıkan enerjiyi ifade eder. Örneğin M=2,0 büyüklüğündeki deprem yeryüzü derinliğinde yaklaşık bir futbol sahası büyüklüğünde bir kırık meydana getirirken, M=3,0 büyüklüğünde bir deprem oluşmuş ise, yaklaşık 10 futbol sahasına eşit bir alan kırılmış olur.
Deprem Büyüklükleri Nasıl Ölçülmektedir?
Genellikle depremi oluşturan kırıklar yer kabuğu derinliklerinde yer alır. Ancak büyük depremlerde bu kırık yer yüzeyine ulaşır ve buna “fay kırığı” adı verilir. Bu kırıkları derinliklerde ölçemediğimiz için, çıkardığı etkilere göre yorumlar yapabiliriz.
Örneğin biri bir havuza taş atsın ancak biz bu taşın büyüklüğünü bilmeyelim. Bu durumda tahmin yürütebilmemiz için taşın çıkardığı sesi ve oluşturduğu dalgalanmanın büyüklüğünü incelememiz gerekir. Deprem büyüklükleri de buna benzer bir süreçle ölçülür. Deprem de, yerkabuğu içerisinde, havuzdaki suya benzer şekilde dalgalanmalar oluşturur.
Yerkabuğunda oluşan dalgalanmaları ölçmek için sismometre dediğimiz aygıtlar kullanılır. Hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, büyüklük hesaplanırken, depremin merkezinin doğru bir şekilde belirlenmiş olması esastır. Havuza atılan taş örneğine dönecek olursak, su üzerinde oluşan dalgaların genliği, kaynak noktasından uzaklaştıkça yavaş yavaş azalır. Bu nedenle, dalgalanmaların genliğini yorumlarken onun ne kadar uzak bir mesafeden geliyor olduğunu bilmek şarttır.
Göz önünde tutulması gereken önemli bir nokta, yerkabuğunun hiçbir zaman havuzun suyu gibi yalın bir yapıya sahip olmaması, katmanlar, kıvrımlar, vb. içeren çok karmaşık bir dokuya sahip olmasıdır. Bu nedenle depremle oluşan yerkabuğu dalgalanmaları yayıldığı yöne bağlı olarak çok farklı değişimlere uğrayabilir. Olası bu bozulmalar göz önüne alınarak, büyüklüğü belirlemek için çoğu zaman tek bir sismometre sonucu yetmez. Depremi farklı yönlerden ve farklı uzaklıklardan izleyebilmiş birçok sismometre ölçümünün ortalaması alınarak daha güvenli bir sonuca ulaşılabilir.
Büyüklüğü Ölçmek İçin Kullanılan Bazı Yöntemler
(Md) Süreye Bağlı Büyüklük: Depremin, sismometre üzerinde ne kadar uzun süreli bir titreşim oluşturduğu ölçülür ve deprem merkezinin uzaklığı ile ölçeklenir. Bu yöntem küçük (M<5,0) ve yakın (Uzaklık<300 km) depremler için kullanılır.
(Ml) Yerel (Lokal) Büyüklük: Bu yöntem 1935’da Richter tarafından depremleri ölçmek için önerilen ilk yöntemdir. Bu yöntem, havuza atılan taş örneğine dönecek olursak, taşın suya çarparken oluşturduğu ses dalgalarının suyun içerisine yerleştirilmiş bir mikrofon ile dinlenmesine benzetilebilir. Ses kaydında oluşan en yüksek genlik değeri, uzaklık ile ölçeklenerek taşın büyüklüğü hakkında bilgi verecektir. Depremin büyüklüğünü kestirirken de aynı ilke uygulanır. Bu yöntem de görece küçük (büyüklüğü 6,0’dan az) ve yakın (uzaklığı 700 km’den az) depremler için kullanılır. Doğru değerlerin bulunması için sismometrelerin çok iyi kalibre edilmiş olması esastır.
(Mw) Moment Büyüklüğü: Bu büyüklük türü, diğerlerine göre en güvenilir olanıdır. Bilim dünyasında, eğer bir deprem için moment büyüklüğü hesaplanabilmişse, diğer büyüklük türlerine gerek kalmadığı düşünülür. Belirleme açısından hepsinden çok daha karmaşıktır. Esas olarak depremin oluşumunun matematiksel bir modelinin yapılmasına karşılık gelir. Bir araştırıcının gerçekleştirebileceği bilimsel bir çalışma süreci ile hesaplanabilir ve bu yüzden hesaplamaların belirli bir zaman alması kaçınılmazdır. Otomatik olarak uygulamaya konulabilmesi ise zordur, dünyada sayılı birkaç gözlemevinde, sadece belirli bir büyüklüğün üzerindeki depremler için rutin olarak hesaplanmaktadır. Uygulamada, sadece belli bir büyüklüğün üzerindeki depremler için (M>4,0) moment büyüklüğü hesaplanabilir.