Bilindiği üzere, Denizli Acıpayam’da 20 Mart 2019’da 5.6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Deprem Ege Bölgesinde bir çok noktadan hissedildi. Depremin artçıları hala devam ediyor. Depremler hakkında Pamukkale Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünde deprem konusunda uzman ve Denizli İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Prof.Dr. Şevket Murat Şenel hocamızın hazırladığı değerlendirmeyi sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bilgilendirici ve büyük tecrübe içeren bu yazısı için hocamıza çok teşekkür ederiz.
Acıpayam Depremi
20 Mart sabahı Acıpayam-Yeniköy’de meydana gelen 5.6 büyüklüğündeki depremin üzerinden birkaç günden fazla zaman geçti ama artçı sarsıntılar tüm hızıyla devam ediyor. Depremden birkaç saat sonra Yeniköy’e varışımızla başlayan çalışmalarımız ise halen sürüyor. Üniversitemiz tarafından yapılmakta olan ve Acıpayam depremi ile ilgili daha detaylı ve akademik değerlendirmelerin yer alacağı bir rapor da kısa bir süre sonra hazır olacak. Meslektaşlarımızın giderek artan sorularına cevap verebilmek, Acıpayam depremi ile ilgili bir ön değerlendirme yapabilmek amacıyla şu ana kadar tespit ettiğimiz hususları sizlerle paylaşıyoruz.
Aslında Acıpayam depremi ile ilgili İnşaat Mühendisliği açısından bir değerlendirme yapmanın kolay olmadığını ifade etmek durumundayız. Mühendisliğin ve mühendislerin yakınından bile geçmediği, kimi eski, kimi yeni pek çok binayı inşaat mühendisliği açısından değerlendirmekte zorlanıyoruz. İncelemelerimiz sırasında deprem olmadan dahi nasıl ayakta kalabildiğini düşünmeden edemediğimiz çok sayıda bina ile karşılaştık (Resim 1, Resim 2). Anlık ihtiyaçlara cevap verebilmek için bulunmuş anlık çözümler, bir göz oda ile başlayıp eklene eklene büyütülen veya eskisinin üstüne çıkılarak inşa edilen binalar, artık özelliğini yitirmiş ve çok eskimiş kerpiç duvarlar, Acıpayam depreminde hasar gören ve yıkılan binaların büyük çoğunluğunun ortak özelliği. Bütün bu gerekçeler, mühendislik açısından söylenebilecekleri kısıtlı hale getiriyor.
RESİM 1
RESİM 2
Mühendislik hizmeti almış, hesabı ve inşaatı sırasında fen kurallarına uyulmuş binalar açısından ciddi bir problem ile karşılaşmadığımızı söylemeliyiz. Bununla birlikte betonarme taşıyıcı sisteme sahip olmasına rağmen yeterli özen gösterilmeden inşa edilen, yumuşak ve zayıf zeminler üzerine yapılan ve temelde meydana gelen oturmalar sebebiyle hasar gören az sayıdaki betonarme yapıyı bu genellemenin dışında tuttuğumuzu da belirtelim.
ŞEKİL 1
Depremde can kaybının olmayışı büyük bir şans. Aslında ulaşılan maksimum yer ivmesi (0.36g) ve ortaya çıkan büyüklük açısından (Mw:5.5) bakıldığında hafife alınacak bir deprem değil Acıpayam depremi. Ancak depremin süresinin kısa olması (11 sn) can kaybı oluşmamasının en önemli sebeplerinden biri. Bu ivme değerlerine ulaşan bir deprem eğer 20 sn ve üzerinde bir süre etkili olsaydı, çok daha büyük can ve mal kayıplarına sebep olabilirdi. Yaklaşık 30 km. uzaklıkta bulunan diğer istasyonlardan okunan ivme değerlerinin oldukça düşük oluşu (0.015g~0.025g), depremin yayılırken ciddi anlamda sönümlendiğini ve Acıpayam ovasının dışında çok etkili olmadığını gösteriyor. Şekil 1’de MTA’nın internet sayfasından alınan ve 20 Mart Çarşamba gününden bu yana bölgede meydana gelen yüzlerce depremin oluştuğu noktaları ve bölgenin jeolojisini gösteren haritayı görmektesiniz. Biz bu satırları kaleme alırken 4 büyüklüğünü de aşan artçı şokların bölgede devam etmekte olduğunu da ifade edelim.
ŞEKİL 2
Çevre ve Şehircilik il Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi ve AFAD eliyle yürütülen hizmetlerin depremden etkilenen vatandaşlara ulaştırılmasında başlangıçta zaman zaman sıkıntılar yaşandı. Bunun en büyük sebeplerinden biri depremin geniş ve dağınık yapılaşmayı içeren bir alanı etkilemiş olması. Yeniköy, depremin merkezi olarak ilan edilse de Yassıhüyük, Apa, Karahüyük, Ucarı, Yeşilyurt, Oğuzköy, Alaattin, Kırca ve Acıpayam’ın içi de dahil olmak üzere pek çok yerleşim biriminde hasar meydana geldiğini belirtelim (Şekil 2). Hatta şu ana kadar ulaşılan bilgiler Oğuzköy, Ucarı, Kırca ve Karahüyük’te tespit edilen hasar oranlarının, depremin merkezi olan Yeniköy’den çok daha fazla olduğunu gösteriyor. Bu durum Acıpayam depremi açısından üzerinde konuşulması gereken bir husus. Resim 3’te gösterilen hava fotoğrafı depremin etkilediği Acıpayam ovasının çanak şeklindeki yapısını ve depremin meydana geldiği alanın sağında ve solundaki dağlık bölgeleri net bir şekilde gösteriyor.
RESİM 3
Depremin etkilediği bölgeye biraz daha yakından bakabilmek için Şekil 2’de gösterilen akslardan kesitler almaya (Kesit 1, 2 ve 3) ve böylece bölgeyi topografik açıdan değerlendirmeye çalıştık. Kesit 1 ile Acıpayam’ı ve depremin merkezinin bulunduğu Yeniköy’ü, Kesit 2 ve 3 ile ise önemli oranda hasar oluşan ve Acıpayam ovasında yer alan diğer yerleşim birimlerini görebilmeyi hedefledik. Söz konusu kesitlerden elde edilen görüntüleri Şekil 3 üzerinde görebilirsiniz. Şekil 2 ve 3’ten anlaşılacağı üzere hem ana şok, hem de artçı şoklar ovanın içinde meydana geliyor. AFAD’ın yayınladığı raporda ise Acıpayam depreminin Fethiye-Burdur fay zonunun Acıpayam parçasında oluştuğu ifade ediliyor. Bununla birlikte gerek “Türkiye Deprem Tehlike Haritaları” ve gerekse de MTA tarafından hazırlanan haritalarda ovanın içinde yer alan herhangi bir fay kırığına ait bilgi bulunmuyor. Bölgeye en yakın bulunan faylar ise Şekil 1’de gösterilen Çorum- Garkın ve Yeşildere-Yumurdaş fayları. Ama Şekil 1’den de görüldüğü gibi 20 Mart’tan bu yana meydana gelen depremler bu fay hattının üzerinde oluşmuyor. Anlaşılan o ki Acıpayam depreminden sonra bölgenin aktif fay yapısı hakkında yeni şeyler söylemeye başlayacağız ve bölgeye ilişkin bilgilerimizi güncellemek zorunda kalacağız.
KESİT 1-2 ve 3
Şekil 1’de altta gösterilen Jeolojik formasyon haritası, jeologlardan aldığımız bilgiler ve bölgede yapmış olduğumuz incelemelerden elde ettiğimiz sonuçlar, Ucarı, Oğuzköy, Apa ve Karahüyük bölgelerinin üzerinde bulunduğu yumuşak alüvyon tabakaların kalınlığının, Yeniköy ve Yeşildere’ye göre çok daha fazla olduğunu gösteriyor. Bu durum depremin merkezine daha yakın olan, fakat göreceli olarak daha sağlam zemin yapısına sahip olan Yeniköy ve Yeşildere köylerinde neden daha az hasar oluştuğunu, Acıpayam ovasının göbeğinde yer alan Oğuzköy, Ucarı ve Kırca’da ise neden daha fazla hasar oluştuğunu açıklayabilecek bir husus olarak görünüyor.
Bölgede yapmış olduğumuz incelemeler en büyük hasarın kerpiç duvarlı yığma binalarda oluştuğunu gösteriyor. Oldukça eskiyen, taşıyıcı özelliğini büyük ölçüde yitiren kerpiç duvarlardan oluşan ve pek çoğu da artık kullanılmayan bu binaların hasar görmesi aslında çok da şaşırtıcı bir durum değil. Uzun yıllar bakımı ve onarımı yapılmayan ve hatta oturulmayan ve kullanılmayan bu binaların pek çoğunun zaten içler acısı bir durumda olduğunu belirtmeliyiz. Çok katlı kerpiç binalarda kullanılan ahşap döşemelerin ve tek katlı binalarda kullanılan ahşap çatıların asla rijit bir diyafram oluşturmadığını, ağır ve kalın kerpiç duvarları bir arada tutamadığını ve bu durumun da hasarın artmasına sebep olduğunu incelemelerimiz sırasında gördük. Bu durum ahşap döşeme ve çatıların kullanıldığı kalın duvarlı yığma yapıların hesabında, rijit diyafram kabulünü sorgulamadan kullanmanın riskli olabileceğini göstermesi bakımından önemli. İncelemelerimiz sırasında bölme duvar malzemesi olarak üretilen ve boşluk oranı yüksek delikli tuğlalar ile yapılan ve ciddi şekilde hasar gören yığma binalar ile de karşılaştık. Çok daha gevrek ve dayanımı daha düşük olan bu malzeme ile üstelik de çok katlı olarak inşa edilen yığma binaların hasar ve can kaybı riskini arttırdığını belirtmeliyiz. Acıpayam depreminde meydana gelen hasarlar ile ilgili birkaç gündür gazeteci dostlarımız bölgeye dair yüzlerce fotoğrafı sosyal medya hesapları ve internet siteleri üzerinden paylaştılar. Bizim bu raporu hazırlamaktaki amacımız ise meslektaşlarımızın hasarın sebepleri ve sonuçları üzerinden bir değerlendirme yapabilmesine imkan vermek.
Yapmış olduğumuz incelemeler sonucunda köylerde bulunan bu tür binaların büyük çoğunluğunun “usta”lar marifeti ile üretilen binalar olduğunu fark ettik. Ama ne yazık ki bu ustaların büyük çoğunluğu hangi malzemenin neden kullanılmaması gerektiği hususunda yeterli bilgi ve birikime sahip değiller. “İhtiyaç oldu, biz de yaptık” yöntemi ile ve ustalar marifetiyle üretilen bu binaların çok büyük bir kısmının hiç mühendis görmediğini söyleyebiliriz. Sınırlı imkanlara sahip, kırsalda yaşayan ve tarım ve hayvancılık ile uğraşan vatandaşlarımızın konut ihtiyacını daha ekonomik olarak karşılayabilmesine imkan verecek bir yöntem geliştirmemiz gerekiyor. Deprem, yoksulluk ve bilgisizliğin el ele vermesi ile ortaya çıkan bu anlayışın ürettiği binaları eninde sonunda buluyor, yakalıyor ve cezalandırıyor. Sebebi ister maraz olsun, ister garaz olsun bir yıkım yaşanıyor ve bunun faturası eninde sonunda bir şekilde ortaya çıkıyor. Hem vatandaşımız kaybediyor, hem de devletimizin kaynakları heba oluyor. Bu yüzden sağlıklı konut üretiminin sağlanabilmesi için vatandaşa yol gösterici mekanizmaların oluşturulması ve etkin bir denetleme ağının kurulması gerekiyor.
ŞEKİL 4
Acıpayam depreminde ortaya çıkan ivme spektrumlarının yeni deprem yönetmeliğine göre nasıl değerlendirilebileceği, bu spektrumların hangi deprem düzeyine (DD) karşılık geldiği, bize iletilen diğer sorular arasında. Aşağıda (Şekil 4) Acıpayam depremi ivme kaydı kullanılarak oluşturulan ivme mukabele spektrumları (Kuzey-Güney (N-S) ve Doğu-Batı (E-W)) ile ana şokun meydana geldiği Yeniköy için Türkiye deprem tehlike haritalarında verilen bilgiler kullanılarak çizdirilen spektrumları görebilirsiniz. Yeniköy spektrumlarını çizdirirken yerel zemin sınıfının ZC olduğunu kabul ettik. Spektrum eğrilerine bakarak Acıpayam depreminin, 50 yılda aşılma olasılığı %10 olan ve yönetmeliğimizde DD-2 ile ifade edilen tasarım depreminden daha küçük elastik ivme talepleri oluşturduğunu belirtmeliyiz. Başka bir ifade ile bu depremin yönetmeliğimizde yer alan tasarım depreminden daha küçük bir deprem olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte hesapladığımız değerler Acıpayam depreminin, sınırlı hasar performans seviyesinin (SH) kontrol edildiği DD-3 depreminden daha büyük bir deprem olduğunu gösteriyor. Mukabele spektrumlarından da anlaşılacağı gibi Acıpayam depremi ortaya çıkardığı ivme talepleri açısından değerlendirildiğinde küçük bir deprem değildir. Geçmişte meydana gelen hareketler bölgenin 7.0 büyüklüğünde depremler üretme potansiyelinin olduğunu göstermektedir. Aynı fay zonunun kuzeyinde Burdur’da meydana gelen depremler (3 Ekim 1914 (Ms 7.0) ve 12 Mayıs 1971 (Ms 5.9)) ile güneyinde Fethiye’de (24/25 Nisan 1957 (Ms 6.8, 7.1)) meydana gelen depremler bu gerçeğin ispatıdır.
Bununla birlikte bölgenin ve ilgili fay zonunun 7 büyüklüğünde depremler üretme kapasitesine sahip olduğunu söylemek, birkaç gün içinde 7 büyüklüğünde deprem olacak demek değildir. Bölgenin depremselliğini en iyi bilen jeologlardan biri olan Prof.Dr. Halil Kumsar ile yapmış olduğumuz değerlendirmelerde altını çizdiğimiz husus da budur. Bu gerçeği bilmesine rağmen her an 7 büyüklüğünde bir deprem bekleniyormuş gibi anlaşılacak imalarda bulunan kişilere itibar edilmemelidir. Artçı sarsıntıların hala devam ediyor olmasının sebep olduğu tedirginliği anlamak mümkündür. Ama hep söylediğimiz gibi asıl mesele sorulmasi gereken soruları deprem olmadan önce sorabilmektir, asıl mesele deprem olmadan önce gereken önlemleri alabilmektir. Eminiz ki bugün Acıpayam bölgesinde yaşayan ve neredeyse bir haftadır evlerine giremeyen pek çok vatandaşımız keşke daha önce gereken önlemleri alsaydık diyordur. İnşaat Mühendisleri Odası olarak bizler deprem sebebiyle mağduriyet yaşayan bütün vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Bu süreçte üzerimize düşen her türlü görevi yapmaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Vatandaşımızın yaralarını sarmak için ilk günden beri sahada görev yapan bütün kamu görevlilerine kolaylıklar diliyoruz.
Kaynak: Prof.Dr. Murat Şevket ŞENEL