6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş depremleri üzerinden bir yıl geçti. Zaman hızlı aktı. Söz konusu depremlerde 50 binden fazla kayıp verdik, 40 bin bina tam olarak yıkıldı, 3 milyon civarında bina etkilendi(hasarsız/hafif hasar/orta hasar/ağır hasar). Bunlar resmi rakamlar ancak biliyoruz ki gerçek sayılar bunlardan çok fazla. Maddi kaybın ise hesaplanması neredeyse mümkün değil ancak aklımızın alamayacağı büyüklükte.
Bu derece kayıp neden oldu peki? 6 Şubat depremlerinin birinci yıldönümüne gelen bu günlerde bunu sorgulayacağım.
Türkiye deprem ülkesi, tanımlanmış 500 civarında fay var, depremi hissetmeyecek nokta yok, tarih boyunca büyük birçok deprem meydana gelmiş. Bunları biliyoruz. Bu basit bilgiler ışığında hala şurada deprem olacak, burada deprem olacak şeklinde açıklamalar anlamsız ve değersiz, ülke deprem ülkesi ve her an her yerde deprem olabilir. Bunları biliyoruz, deprem olacak diyoruz, deprem oluyor ve hala binlerce kayıp veriyoruz, milyarlarca dolar maddi kayba uğruyoruz sebebi ne?
Deprem yönetmeliğimiz gelişmiş bir yönetmelik, yönetmelik bazında bir sıkıntımız yok. bundan önceki yönetmeliklerimizde iyiydi dolayısıyla depremdeki kayıplarımızı yönetmelik olmamasına yada yönetmeliğin kötü olmasına bağlayamayız, bu kadar büyük kayıpların nedeni yönetmelikler olamaz.
1999 Marmara depremi için hazırlanan raporların sonuçlarına bakıyoruz;
Hepsinde yıkımların nedeni olarak etriye eksiklikleri, beton kalitesizliği, zemin etüdü eksikliği, işçilik kusurları, projeye aykırı imalatlardan bahsediliyor. Tamam sorunu anladık diyoruz, ders çıkardık diyoruz.
2003 Bingöl depremi için hazırlanan raporların sonuçlarına bakıyoruz;
Hepsinde yıkımların nedeni olarak etriye eksiklikleri, beton kalitesizliği, zemin etüdü eksikliği, işçilik kusurları, projeye aykırı imalatlardan bahsediliyor. Tamam sorunu yine anladık diyoruz, ders çıkardık diyoruz.
2011 Van depremi için hazırlanan raporların sonuçlarına bakıyoruz;
Hepsinde yıkımların nedeni olarak etriye eksiklikleri, beton kalitesizliği, zemin etüdü eksikliği, işçilik kusurları, projeye aykırı imalatlardan bahsediliyor. Tamam sorunu bir kez daha anladık diyoruz, bir kez daha ders çıkardık diyoruz.
2020 Elazığ depremi için hazırlanan raporların sonuçlarına bakıyoruz;
Hepsinde yıkımların nedeni olarak etriye eksiklikleri, beton kalitesizliği, zemin etüdü eksikliği, işçilik kusurları, projeye aykırı imalatlardan bahsediliyor. Tamam sorunu bir kez daha anladık diyoruz, bir kez daha ders çıkardık diyoruz.
2023 Kahramanmaraş depremler için hazırlanan raporların sonuçlarına bakıyoruz;
Hepsinde yıkımların nedeni olarak etriye eksiklikleri, beton kalitesizliği, zemin etüdü eksikliği, işçilik kusurları, projeye aykırı imalatlardan bahsediliyor. Depremler büyük ve farklı ama raporlarda yapılan tespitler aynı. Herhangi bir kurum tarafından hazırlanan bir teknik rapor incelense, eğer o raporda deprem adı ve lokasyon belirtilmemişse o depremin hangisi olduğunu anlamak mümkün değil. Çünkü depremler değişik, zaman değişik, ivmeler değişik ama yıkım sebepleri hep aynı, birbirinin adeta kopyası. O zaman etriye eksiklikleri, beton kalitesizliği, zemin problemleri, işçilik sorunları bu deprem kayıplarının esas sebebi olamaz, olsa olsa tali(ikincil) sebebi olabilir.
Rita Brown şöyle der: “Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek delilik alametidir” Biz etriyeyi eksik atmışız, beton kalitesini sağlamamışız, zemine dikkat etmemişiz deprem olmuş binalarımız yıkılmış. Sonra yeni binalar yapmışız, yeni binalarımızda da etriye eksik, beton kalitesiz. Deprem olmuş bunları yine yıkmış. Sonra bir daha yeni binalar yapmışız, yine etriyemiz eksik, yine betonumuz kalitesiz. Yine işçiliğimiz bozuk ve binalarımız yine yıkılmış. Acaba sürekli aynı şeyi tekrarlayarak delilik mi göstermişiz. Delide değiliz bunu da biliyoruz, o halde bu kadar büyük kayıpların sorumlusu delilikte olamaz.
Yukarıda bahsettiğim unsurlar, depremlerde verilen kayıpların esas sebebi değildir. Depremlerde verilen, hem de defalarca verilen bu denli yüksek kayıpların sebebi ahlak yoksunluğudur. Burada ahlak kavramından kastım klasik ahlak tanımı değildir. Klasik tanımda ahlak, insanın yaratılıştan gelen, kökleşmiş tabiatı olarak ifade edilir. Benim bahsettiğim ahlak yoksunluğu klasik ahlak tanımındaki ahlak değil, bilim olarak tanımlanan ahlaktır. Bilim olarak ahlak, iyi ile kötünün ayırt edilebilmesi için koyulan ölçüler olarak tanımlanır, doğruluk, alçakgönüllülük, yalan söylememek, dürüstlük gibi. Ülkemizdeki depremlerde verdiğimiz bu kadar yüksek kayıpların defalarca tekerrür etmesi işte bu bilim olarak tanımlanan ahlak eksikliğidir. Ancak ahlak noksanlığı giderilirse etriye eksikliği yaşanmaz, beton kalitesi neyse o dökülür, ruhsatsız yapı yapılmaz, ehiller inşaat sektöründe çalışır, işçilik düzgün olur. İlave kat kaçak çıkılmaz, projeler bilimsel hazırlanır, ruhsat verilirken ruhsat alacak kişi değil projeler incelenir.
Ahmet ÇELİKKOLLU
İnşaat Mühendisi
ESKİŞEHİR
05454019515