Bir medeniyetin en önemli göstergelerinden biri geride bıraktığı eserleridir. Yüzyıllar boyunca taşlarla medeniyetler inşa edilmiştir. Bu taşlardan biri olan Küfeki Taşı, geçmiş dönemlerde birçok yapıda kullanılmıştır ve günümüzde de tercih edilmektedir.
Sağlam bir taş olması sebebiyle Mimar Sinan’ın da yapılarında sıklıkla yer verdiği küfeki taşı, Dünya’da ‘’İstanbul Taşı’’ ve Osmanlı’da ‘’Bakırköy Taşı’’ olarak bilinmektedir.
Küfeki taşı yatakları İstanbul’un batısında Davutpaşa, Bakırköy- Sefaköy arasındaki sahada yer almaktadır. İstanbul camilerinin beyaz taş malzemesi olan bu taş, artık Bakırköy’ün ve bu taşın çıkarıldığı birçok yerin yerleşim merkezi olması ve taş ocaklarının kapanması sebebiyle bulunamıyor. Günümüzde üretimi oldukça sınırlı olmakla birlikte İstanbul çevresinde hala ocaklar mevcuttur.
Doğal tortul taşlar sınıfında yer alan küfeki taşı, taşın fiziksel ve kimyasal özelliklerinin yapılarda kullanımı için ideal olması sebebiyle tercih edilmiştir. Bol fosilli, boşluklu ve kalsit özellikli bir dokuya sahiptir. Bileşiminde yüksek karbon oranına sahip olduğu için, asit ile reaksiyonunda hızlı bir köpürme görülür.
Ocaktan çıkmadan önce yumuşak bir yapıya sahip olduğu için belirli bir süre her türlü işleme uygun olması, kolay işlenebilir yapıda olması, havayla temas ettikten sonra ise bünyesine karbondioksit alarak ikincil bir hidratasyon ile sertliğinin artmasıyla dayanıklılık kazanması bu taşı tercih sebebi yapmaktadır. Bu sertleşme ile birlikte dayanıklılık kazanması uzun süre devam etmektedir. Yıllar geçtikten sonra betona oranla mukavemeti daha da artar ve ömrü yaklaşık 2000-2500 yıla kadar ulaşır. Bu kadar uzun süre dayanıklılığını koruyarak ayakta kalabilen tek taştır.
Bu taşın çekme, basınç ve kayma mukavemetleri gün geçtikçe artarken içerisindeki porlar azalır ve su, gaz emisyonlarına karşı direnci artar. Bu sebeple su içinde bulunduğunda da özelliğini kaybetmemektedir. Köprülerde, su kemerlerinde ve çeşmelerde tercih edilmesinin en önemli sebeplerinden biri de bu özelliğidir. Su içerisinde bulunan yapılarda suyun bir kısmı yapının iç kısmına ilerleyerek karbonatlaşma sonucu oluşan katman içerisinde hapsolmaktadır. İçeride hapsolan suyun varlığı yapının dinamik yükler altında taşıma gücüne katkı sağlamaktadır. Ayrıca depreme karşı dayanıklı olan bu taş, deprem yüklemesi altında sünek bir davranış gösterir.
Roma, Bizans ve Osmanlı döneminde ana malzeme olarak tercih edilmesinin pek çok sebebi vardır. İlk olarak yataklarının üç imparatorluğun da başkenti olan İstanbul’da bulunması birincil tercih sebebidir. Ayrıca ağırlığının diğer taşlara göre daha az olması, nakil kolaylığı, zamandan tasarruf sağlanması yukarıda anlatılan avantajlarının yanına eklenebilir.
Küfeki taşı aynı zamanda klimatik özelliğe sahip bir taştır. Kullanıldığı ortamı yaz aylarında serin, kış aylarında ise daha sıcak tutarak tersine ısı yalıtımı sağlar.
Mimar Sinan’ın eserlerinin büyük bir kısmında da küfeki taşının kullanıldığını görmek mümkündür. Mimar Sinan ‘’çıraklık, kalfalık ve ustalık eserlerim’’ olarak adlandırdığı sırasıyla Şehzadebaşı, Süleymaniye ve Selimiye’de küfeki taşını kullanmıştır. Topkapı Sarayı ve Çırağan Sarayı’nda da bu taş kullanılmıştır. Ayrıca Bizanslılar İstanbul’da bulunan Yukarıkapı Surları ve Ayasofya’da da bu taşı yoğunlukla kullanmışlardır.
Camiden medreseye, köprüden su yoluna, saraydan yalıya, türbeden mezar taşına ve daha birçok eserde kullanılan bu eşsiz taş günümüzde eski eserlerin restorasyonunda, köşklerde ,villalarda, bahçe duvarlarında ve daha pek çok yerde kullanılmaktadır.