Brütalizm; 20.yy başlarında II.Dünya Savaşı sonrası, şehirlerin yeniden yapılandırılması sürecinde 1950’lerde Avrupa’da ortaya çıkmıştır. Savaş sonrası yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle yeni yapılanmada yeni yaklaşım ve kaynak arayışına girilmiştir. Bu bağlamda hem ekonomik hem pratik hem de erişimi kolay olan beton, mükemmel bir fikir olacaktır.
İçindekiler
Brütalizm Nedir?
Le Corbusier Mimarlığı, 1920’lerde ‘ Mimarlık ham (brüt) malzemeler ile duygusal ilişkiler meydana getirmektir.’ şeklinde tanımlayarak brüt kelimesini ilk kez kullanmıştır. Brütalizm kelimesi de Fransızca “béton brut” yani “işlenmemiş beton” ‘dan gelmiştir. Yapılarda sürdürülebilir bir malzeme olan beton kullanıldığı için bu akım kısa zamanda dünyanın bilinen mimari akımlarından biri olmuştur.
Loft yaklaşımın devamı niteliğinde olan bu akım yalınlık, sadelik ve brüt bakış açısını zamanla bir başka çok iyi bilinen bir akımın yerine bırakacaktır: Minimalizm.
Brütalizm Akımının Biçimsel Özellikleri
Kütle Formu
Brütalist yapılar genellikle kamu binaları, alışveriş merkezleri, üniversite kampüsleri ve sosyal hizmet binaları gibi heybetli ve büyük kütleli yapılardır. Malzemenin doğası gereği kaba oluşu, düzgün olmayan desen ve dokular ‘teknik mükemmellik’ teki yapılara karşıt olarak yeni bir estetik değer ortaya çıkarmıştır. Brütalist yapıların kararlı tutumu Le Corbusier’ın bahsettiği gibi yalın geometridir.
Brütalist mimarinin belirleyici bir diğer özelliği ise keskin hatlarla işlenmiş formlardır. Bu formlar birbirini takip ve tekrar eden basit geometrik biçimlerdir ve bu kütle ve boşluklar ile bir ritim duygusu oluşturulur. Sonuç olarak, bu büyük ölçekli anıtsal eserlerdeki yalın formlara hareket duygusu kazandırmak için ritim eserlerde kullanılmıştır.
Yapının şeması ve iç mekan işlevleri de dışardan rahatça okunabilir.
Taşıyıcı Sistem
Taşıyıcı sistem gizlenmesi gereken bir öge değildir. University of California‘nın ana kütüphane binası olarak tasarlanan Geisel Kütüphanesi bu yaklaşıma örnektir.
Mimar William L. Pereira 45° açıyla yerleştirilen on altı adet büyük masif betonarme taşıyıcılar kullanarak yapının biçimini baskın olarak yönlendirmiştir.
Malzeme
Tasarlanan binalarda beton; sıva , boya veya kaplama malzemesi kullanılmadan tamamen çıplak bırakılır. Bunun nedeni; ekonomik bir tutumla modern çağa ait anlayıştan kopmadan yalın tasarım üretmektir.
Brütalizm Akımının Temsilcileri Ve Eserler
Bu akımı İngiltere’de 1954’te Alison ve Peter Smithson ortaya atmıştır. Alison ve Peter Smithson 1949’da evlenmiş 1950’de ortaklık oluşturmuş İngiliz mimarlardır. Brütalizmin akla gelen ilk temsilcilerindendir. Yapının açık ve anlaşılır olması gerektiğini savunmuşlar, kararlı bir tasarım anlayışı benimsemişlerdir.
Hunstanton Okulu akımın en bilinen örneklerinden biridir. Architectural Review tarafından ‘İngiltere’deki en modern yapı’ olarak gösterilmiştir.
Le Corbusier yine brütalizm denince akla gelen ilk isimlerden. Kendisi bu akımın kurucusu ve uygulayıcısıdır. Peter ve Alison Smithson da Le Corbusier’in yolunu takip etmiş ve akımı geliştirmişlerdir. Paris’teki Jaoul Evi (1951) Uluslararası Brütalizmin başlangıcı olarak kabul edilir.
Bir diğer çok bilinen örnek Renzo Piano ve Richard Rogers’ın eseri olan Centre Georges Pompidou (1977- Paris) Mimarlar burada yapıyı betonun yanı sıra çelik, cam, tuğla gibi malzemelerle desteklemiş ve çıplak bırakılan strüktür ile modern ve brütal bir hava katmayı başarmışlardır.
Türkiye’de Brütalizm
Türk mimarisinde betonarmenin kullanımıyla modern döneme giriş yapıldığı söylenebilir. Böylelikle Osmanlı mimari üslubundan kopmaya başlanmıştır. (1927-1940)
Batıdan gelen akımların eş zamanlı Türkiye’de etkisini göstermesinin nedeni Orta Avrupa’da Nazi zulmünden kaçan Yahudi Alman mimarların Türkiye’ye sığınması ve burada çalışmaya başlamalarıdır. Bruno Taut, brütalizmin Türkiye’de etkisini göstermesinde etkili bir mimardır.
- 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nden Avrupa Yakası’na geçerken köprünün çıkışında gözümüze çarpan ev Türk Japon mimarisinin harmanlanmasıyla ortaya çıkmış bir konuttur. Alt katında çıplak beton kullanılmıştır. Yapı ön cepheden üç kattır arka kısmı ise iki kattır ve toprak üzerine oturtulmuştur.
ODTÜ Kampüsü Behruz Çinici (1961)
1961 yılında bir yarışma projesi ile ortaya çıkmış ve 1962 yılında inşa edilmeye başlanmıştır. Bu yapının en önemli özelliği Türkiye’deki mimarlık alanında çıplak betonun ilk kez kullanılması ; aynı zamanla tahrip olan ve bakım gerektiren kaplamaların olmadığı öncül bir yapı olmasıdır. Türk mimar tarafından Brütalist ilkelerle kurgulanan ilk modern mimarlık ürünüdür.
Kaynaklar / References
-
ERDEMİR Z. , Loft Kavramına Farklı Bir Bakış Açısı: Brütalizm, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Kültür Üniversitesi
-
ALP S. , Brütalist Mimari Ve Heykel İlişkisi, David Umemoto'nun Heykelleri, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
-
Esquire
-
Homify
-
Mimarobot