İşçilere skandal taahhütname
Her gün yeni koronavirüs (covid-19) haberleriyle sarsılan ülkemiz; maalesef sadece virüs, hastalık, salgınla değil bu hastalıklardan daha kötü zihniyette kişi ve kişilerle de uğraşmak zorunda kalıyor. Tek amacı para ve kar olan bu sözde kuruluşlar; işçinin, çalışanın alın terini hiçe sayıyor, parasını az veriyor, geç veriyor belkide hiç vermiyor bile. Bununla da kalmayıp çalışanlara olup olmadık taahhütname ve belgeler imzalatıyor. imzalamayanı, karşı çıkanı ise önceden hazırlattığı istifa belgeleriyle tazminatsız işten çıkartıyor. Herkesin farklı koşullarda yaşadığı bu ülkede ihtiyaç sahibi birçok çalışan mecburi olarak bunları imzalamak durumunda kalıyor ve birçok önlemden yoksun iş yerinde çalışmaya devam ediyor.
Son gördüğümüz örnek ise tam bir skandal!
Olay İstanbul’da özel bir inşaat şirketinde yaşanıyor.
Diğer birçok sektörde olduğu gibi İnşaat sektöründe de, özellikle özel sektörde çalışanlara işlerine devam etmeleri konusunda çeşitli baskıların uygulandığı iddiaları ve eleştirileri gündeme geliyor.
Özel bir inşaat şirketi İstanbul Çekmeköy’de inşaatı devam eden projede çalışan işçilere taahhütname imzalattı. Taahhütnamede işçilerden, ‘işyerinde olası bir koronavirüs bulaşması vakasından dolayı olabilecek tüm zararlardan tamamen kendisinin sorumlu olduğunu‘ kabul etmesi istendi.
İmzalamayan ise istifaya zorlandı
BBC Türkçe’ye konuşan inşaat işçileri, bu taahhütnameyi imzalamayı kabul etmeyenlerin istifaya zorlandığını ifade etti. Ayrıca işçilerin BBC Türkçe’ye gönderdiği ses kaydı ve videolarda, işverenin işçileri taahhütnameyi imzalama konusunda ikna etmeye çalıştığı, imzalamayan işçilerin ise istifa ya da ücretsiz izin dilekçesi vermesini talep ettiği görülüyor.
İşçilerin imzasına sunulan belgede şu ifadeler yer alıyor: “…Kamp alanı/odalar ve yıkanma yerini kendi istek ve irademle kullandığımı, kampta kalmak istediğimi, bu dönem içinde işverenlikçe ülkemizin içerisinde bulunduğu bu olağanüstü duruma ilişkin alınan tedbirlere harfiyen riayet edeceğimi, işverenlikçe belirtilen kurallara uymamamdan veya sair şartlardan dolayı işyerinde bulunduğum dönem içinde kendime olası bir koronavirüs bulaşması vakasından dolayı olabilecek tüm zararlardan dolayı tamamen kendimin sorumlu olduğunu,
Yukarıdaki arz ve izah edilen neden ve gerekçeler ile işverenliğe herhangi bir cezai, idari, yasal ve hukuki sorumluluk yükletilemeyeceğini, bu konularda hangi nam altında olursa olsun işverenliğe karşı hiçbir talep ve iddiada bulunamayacağımı ve işverenin söz konusu kampta kalmamdan ve bu virüs ile hastalanmamdan dolayı doğacak zararlardan herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını/bulunmayacağını kabul, beyan ve taahhüt ederim.”
200 İŞÇİNİN ÇALIŞTIĞI ŞANTİYEDE 4 DUŞA KABİN VAR
Olay sadece bununla da sınırlı değil. Söz konusu şirket; taahhütname metninde ayrıca işçilerden, şantiyede korona virüs ile ilgili alınan tedbirleri taahhüt etmesi bekleniyor. Yani bahsi geçilen durumun meali tamamen şu;
‘Hem önlem almayıp kötü koşullarda işçiyi çalıştıracağım, bu kötü koşullarda çalışanların başına herhangi bir şey gelmesi durumunda ise tüm suçun kendilerinde olduğunu belirten bir taahhütname imzalatacağım. Ek olarak itibarım ve ceza yememem için iş yerinde tüm önlemlerin alındığında dair taahhütnamede çalışanların şahitliğine yer vereceğim. İnsan sağlığı, çalışan hakkı kimin umurunda ki? mühim olan benim kazandığım, kazanacağım para.’
İddialar devam ediyor.
İddia edilen bu tedbirler arasında; işçilere virüsle ilgili bilgilendirmenin yapıldığı, vardiyalı yemek ve sosyal mesafe uygulamasına geçiş yapıldığını, her noktada dezenfektan olduğu ve işçilere yeteri kadar malzeme temin edildiği yer alıyor. Ancak BBC Türkçe’nin ulaştığı işçiler, kendilerine imzalatılan belgede bahsi geçen tedbirlerin alınmadığını ve hatta işçilerin konaklayıp yemek yediği alanlarda gerekli temizliğin dahi sağlanmadığını söylüyor.
İşçiler 6 m2’lik konteyner odalarda 5-6 kişinin kaldığını ve yaklaşık 200 işçinin çalıştığı şantiyede sadece dört duşa kabin olduğunu belirtiyor.
“PATRONLAR ÜSTÜME YÜKLENDİ”
Şantiyede üç aydır çalıştığını belirten işçilerden biri ise şöyle sözlerde bulunuyor;
“Taahhütnameyi okuduktan sonra, ‘Ben bunu imzalamam, benim canım satılık değil’ dedim. Sonra patronlar hepsi birden üstüme yüklendi. İstifa kağıdı imzalatmak istediler, onu da imzalamadım. ‘Eğer taahhütnameyi imzalamazsan burada kalamazsın’ dediler. Beni şantiyeden atmak için zabıta çağırdılar. Mecburen taahhütnameyi imzalamak zorunda kaldım. O taahhütnameyi okuduğumda açıkçası kendimi köle gibi hissettim. Benim canımı hiçe sayıp sadece kendilerini kurtarmak istediklerini fark ettim. Ama eğer kağıdı imzalamasaydım şantiyeden atacaklardı. İstanbul’da gidecek başka bir yerim yok. Otobüs seferleri durduğu için memleketime de dönemem” ifadelerini kullandı.
KORONA BELİRTİSİ OLAN İŞÇİ ÇALIŞTIRILDI
Bir başka işçi ise koronavirüs şüphesiyle hastaneye gittiğini ancak test yapılmadığı için şantiyeye dönüp çalışmaya devam ettiğini anlatıyor:
“Yatakhane ve yemekhane çok pis durumda. İmzalattıkları taahhütnamede yazan hiçbir temizliği yapmıyorlar. Banyo yaptığımız yer çok kötü, birçok gün yıkanmak için sıcak su bulamıyoruz. Şu an altı kişi kaldığımız konteynırları da dört kişiye düşüreceklerini söylemişlerdi ancak henüz bir adım atılmadı. Sadece iki günde bir ateş ölçüyorlar. Bir hafta önce öksürük, nefes darlığı, boğaz ağrısı ve grip şikayetleriyle hastaneye gittim. Hasta olduğum gece sabaha kadar öksürdüm ama o gece şantiyede araç olmadığı için ertesi sabah arkadaşımın arabasıyla, yani kendi imkanlarımla doktora gittim. Doktor, ‘Sende korona belirtileri var ama ateşin 40 olduğu zaman yeniden gel, test yapalım’ dedi. Yazdığı ilaçları kullanıyorum, şantiyede çalışmaya devam ediyorum.”
TAAHHÜTNAMENİN HUKUKİ BİR GEÇERLİLİĞİ VAR MI?
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Avukat Bedia Teymur, işveren tarafından hazırlanan taahhütnamenin hiçbir hukuki geçerliliği olmadığını belirterek şu değerlendirmelerde bulundu: “Söz konusu sözleşmenin hukuki hiçbir geçerliliği bulunmamaktadır. Çünkü her ne kadar Türk Borçlar Kanunu’nda sözleşmenin içeriğini belirleme taraf iradelerine bırakılmış ise de bu serbesti kanun, ahlak gibi temel haklara bağlı olarak belli çizgilerle sınırlandırılmıştır.
Örn: TBK m. 27/1’de kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin hükümsüzdür şeklinde kanunun amir hükmü düzenlenmiştir. Hele Covid-19 gibi tüm dünyada tehlikesi ve öldürücü olduğu kabul edilmiş bir hastalık karşısında bir iş yerinde işçilerin sağlık ve buna yönelik tüm güvenliğini alma yükümlülüğü öncelikle kanunen işverene aittir ve asla bu yükümlülük işçiye basit bir imza ile devredilemez. Dolayısıyla söz konusu sözleşmenin hiçbir hukuki sonucu yoktur ve tamamen gerçersizdir.”
II. Kesin hükümsüzlük MADDE 27- Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.
Bu içeriği okuyanların çoğunluğunu bu sektörde çalışanlar oluşturacak. Görüşlerinizi bu içeriğin altına yorum şeklinde belirtebilirsiniz.
Ankete Katıl!