Pamukkale Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı A.B.D öğretim üyesi ve Denizli İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Sayın Hocamız Prof. Dr. Şevket Murat Şenel, 8 Ağustos 2019 tarihinde meydana gelen Bozkurt Depremi (Denizli) sonrası değerlendirmelerde bulundu. İşte o açıklamalar…
Beş ay ara ile Acıpayam’dan sonra Bozkurt’ta meydana gelen deprem ile ikinci şoku yaşadık.
Hasarın sınırlı düzeyde kalması ve can kaybı oluşmaması sevindirici. Hem Acıpayam’da hem de bozkurt’ta can kaybı yaşanmaması bizleri yanıltmasın. Bina stokumuzun en zayıf ve riskli halkasını oluşturan yapıların 2000’li yıllardan önce inşa edilen, beton ve işçilik kalitesi çok kötü olan yüksek betonarme binalar olduğunu unutmayalım. Bu tür binaların ilçelerden ve köylerden ziyade şehir merkezlerinde bulunduğunu gözden kaçırmayalım. İlçelerde ve köylerde bulunan yapı stokumuz içinde bu tür yüksek ve eski yapıların daha az sayıda olması belki bugün can kaybı riskini azaltmış olabilir. Ama bu tür yapıların çoğunlukta olduğu şehir merkezlerinde meydana gelecek benzer depremlerin faturasının çok daha ağır olacağını öngörmek durumundayız. Umarım beş ay arayla kendini hatırlatan bu depremlerden gerekli dersleri çıkartabiliriz. Umarım şehir merkezlerimizi vuracak olan büyük deprem gelmeden önce gerekli önlemleri alır ve bu kanserli kent dokularını tedavi edebiliriz.
Bu bayram ne yazık ki depremi yaşayan vatandaşlarımız açısından biraz buruk geçiyor. Ama bölgedeki binaların durumuna bakınca çok daha beteri de olabilirdi diye düşünmeden edemiyor insan. Depremden zarar gören ve yaralarını sarmaya çalışan tüm hemşehrilerimize geçmiş olsun. Yaralanan vatandaşlarımıza ise acil şifalar diliyorum. Bu vesile ile tüm dostlarımızın kurban bayramını kutluyorum. yaraların sarıldığı, her şeye rağmen umut ve muhabbetin evleri doldurduğu bir bayram diliyorum.
20 Mart’ta Acıpayam’da meydana gelen depremin henüz yaralarını saramadan ikinci şoku 8 Ağustos’ta Bozkurt ilçemizde yaşadık. Acıpayam depreminde olduğu gibi Bozkurt depreminde de can kaybı meydana gelmemesi sevindirici. Aletsel veriler açısından bakıldığında Bozkurt ilçemizde meydana gelen depremin daha büyük bir deprem olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte depremin meydana geldiği andan itibaren Bozkurt ve Çardakta yapmış olduğumuz gözlemler, bölgede Acıpayam’daki kadar yoğun ve yaygın bir hasarın meydana gelmediğini gösteriyor. Acıpayam’da depremden sonra uzun süre devam eden ve büyüklüğü 5’i aşan artçı sarsıntıların varlığı da hem hasarın büyümesine, hem de vatandaşlarımızın tedirginliğinin artmasına sebep olmuştu. Şu ana kadar geçen süreç Bozkurt’ta artçı sarsıntıların bu kadar uzun sürmeyeceğini gösteriyor. Bu açıdan daha şanslı olduğumuzu söyleyebiliriz. Bozkurt’ta meydana gelen depremin daha büyük olmasına rağmen ortaya çıkan hasarın göreceli olarak daha az olmasının sebepleri var.
Bu sebeplere geçmeden önce birkaç önemli hususu vurgulamakta fayda görüyorum. Gerek Acıpayam’da ve gerekse de Bozkurt’ta meydana gelen depremde hasar gören binaların çok büyük bir çoğunluğunun mühendislik hizmeti almamış, geleneksel yöntemlerle inşa edilmiş ve büyük bölümü bakımsız kalmış eski köy evleri olduğunu söylemeliyiz. Bununla birlikte bazı betonarme binalarda da hasar meydana geldiğini, fakat toptan göçme meydana gelen herhangi bir betonarme yapı ile karşılaşmadığımızı belirtelim. Yapmış olduğumuz incelemeler betonarme binalar açısından en büyük problemin kötü beton ve işçilik kalitesi olduğunu gösteriyor. Bugün yeni bina yapmak istediğiniz zaman C30 sınıfı (Basınç dayanımı 30 Mpa) beton dökmeniz gerekiyor. Ama bu binaların çok büyük bir çoğunluğunda 10 MPa basınç dayanımının dahi sağlanabileceğinden şüpheliyim. Kimi binalar tasarlanırken hiç mühendislik hizmeti almamış, kimi binalar ise inşa edilirken hiç mühendis görmemiş ve kontrol edilmemiş. Adına usta denilen birileri gelmiş ve yapmış. Çağ değişmiş ama kafalar ve yöntemler değişmemiş. Biz ise bugün bu tür binaları mühendislik açısından değerlendirmeye ve yorumlamaya çalışıyoruz. İronik bir durum. Bugün korkudan evlerine giremeyen vatandaşlarımızın geriye dönme şansları olsaydı, neyi farklı yaparlardı merak ediyorum.
Hem Acıpayam’da, hem de Bozkurt’ta meydana gelen depremlerde can kaybı oluşmayışına bakarak yanlış yorumlar yapmaktan sakınmalıyız.
Şunu açıkça belirtelim ki her zaman bu kadar şanslı olamayız. Geçmişte bunun pek çok acı tecrübesini yaşadık zaten. Aralarında altı ay dahi olmayan bu iki depremden can kaybı yaşamadan çıkabilmemizin en büyük sebebi, hem Bozkurtta hem de Acıpayam’da bulunan mevcut bina stokumuzun büyük çoğunluğunun az katlı yapılardan oluşmasıdır. Geçmişte yapmış olduğumuz çalışmalar can kaybı açısından en çok risk taşıyan binaların, 2000’li yıllardan önce inşa edilen yüksek, çok katlı eski betonarme binalar olduğunu gösteriyor. Bugün ne Acıpayam’da, ne Çardak’ta, ne de şehrimizin diğer ilçelerinde inşa edilen eski betonarme yapılar bu kadar çok kat sayısına sahip değiller. 6 ve üzeri kat sayısına sahip yüksek betonarme binaların büyük çoğunluğu ise 2000’li yıllardan sonra yapılan binalar. Bunlar da zaten genellikle hem hazır betonun hem nervürlü donatının kullanıldığı, yeni deprem yönetmeliklerine ve yapı denetim sistemine tabi olunarak inşa edilen yapılar. Ama ilçeler için söylediğimiz bu hususlar Denizli’mizin merkezi için geçerli değil. Özellikle eski mahallelerimizde bulunan, 2000’li yıllardan önce inşa edilen, beton ve işçilik kalitesi yetersiz, 7-8 hatta 9 katlı o kadar çok eski binamız, apartmanımız var ki. Felaket tellallığı olarak anlaşılmasını istemem ama bugün Bozkurt’ta meydana gelen deprem, bu türden çok katlı ve eski binaların bulunduğu şehir merkezindeki mahallelerimizi vurmuş olsaydı, bugün çok daha farklı ve acıklı bir manzarayı konuşuyor olabilirdik. O yüzden bazı değerlendirmelerde bulunurken ilçelerimizde ve köylerimizde bulunan mevcut yapı stokunun özelliklerini, avantajlarını ve dezavantajlarını göz önünde bulundurarak deprem gerçeğini yorumlamakta fayda var. Şehir merkezlerimizin daha kritik bir durumda olduğunu görerek adımlarımızı atmakta, önlemlerimizi almakta fayda var. Gerek Acıpayam ve gerekse de Bozkurt’ta meydana gelen depremler çok küçük depremler olmasa da, Erzincan depremi ile Marmara depremleri ile kıyaslanabilecek depremler değil. İlçelerimizde meydana gelen bu depremlerin “etkin sürelerinin” 10 saniye civarında seyretmesi, hasarın boyutlarının büyümemesi açısından önemli bir avantaj. 45 saniye süren ve bir hafta sonra 20. yılını dolduracağımız Kocaeli depreminin bize nelere mal olduğunu unutmayalım. Bir gün mutlaka kapımızı çalacak olan o büyük deprem gelmeden önce şehirlerimizin yumuşak karnını oluşturan eski ve riskli binaları teşhis etmek zorundayız. Parsel bazında bilgi girişine imkân veren kent bilgi sistemlerini kullanarak şehirlerimizin kanserli hücrelerini teker teker işaretlemek ve bu kanserli hücrelerin en yoğun olduğu bölgeleri dönüştürerek şehirlerimizi tedavi etmek zorundayız. Umarım ara ara kapımızı çalan ve bizleri uyaran bu depremler gereken adımları atmamıza vesile olur.
Yaşadığımız bu depremler ile ilgili meslektaşlarımız açısından yapılması gereken değerlendirmeler ve çıkarılması gereken dersler var.
Bozkurt depreminin Acıpayam depreminden daha büyük bir deprem olmasına rağmen daha az hasara sebep oluşunun en büyük sebebi, Acıpayam’da ortaya çıkan zemin büyütmesi problemi ile Bozkurt ve Çardak’ta karşılaşmamış olmamız. Acıpayam depremine ilişkin yapmış olduğumuz yorumlarda bu konuya özellikle değinmiş ve alüvyon tabakalarının çok daha kalın olduğu, yeraltı su seviyesinin daha yüksek olduğu bölgelerde (depremin merkezinden daha uzak olmasına rağmen) daha büyük hasar oluştuğunu ifade etmiştik. Yapmış olduğumuz incelemeler ve hasar tespitleri, Bozkurt ve Çardak’ta depremden etkilenen bölgelerin Acıpayam’a göre daha avantajlı zemin yapısına sahip olduğunu gösteriyor. Aşağıda vermiş olduğum şekilde Acıpayam ve Bozkurt depremleri sırasında “Kuzey-Güney” ve “Doğu-Batı” yönünde alınan kayıtlara ait ivme mukabele spektrumları ile Bozkurt için hesaplanan B ve C sınıfı zeminlere ait tasarım ivme spektrumlarını görüyorsunuz.
Bu şekilden de görüldüğü gibi Bozkurt’ta meydana gelen deprem küçük bir deprem değil. Ulaşılan maksimum spektral ivme açısından Bozkurt depreminin yönetmeliğin bölge açısından öngördüğü depremden daha büyük bir deprem olduğunu söylemeliyiz. Bununla birlikte her iki depremde ortaya çıkan hasar tablosu sadece zemin emniyet gerilmeleri üzerinden hadiseye bakarak yapılacak hesaplamaların, temel hesabına indirgenecek yaklaşımların yetersiz ve eksik kalacağını gösteriyor. Gerçekçi hasar tahminleri yapabilmek için zeminde büyütme riski olan bölgelerin belirlenmesine yönelik geniş ölçekli çalışmalara ihtiyacımız var. Biz inşaat mühendislerinin yapı-zemin etkileşimi konusunda daha fazla çalışmamız, daha fazla bilgi ve tecrübeye sahip olmamız gerekiyor. Bu türden çabaların çok disiplinli akademik çalışmalar ile de desteklenmesi gerekiyor.
Prof.Dr. Şevket Murat Şenel
Pamukkale Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı A.B.D. Öğretim Üyesi
Denizli İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı