Evet başlığın ucu biraz açık dikkatinizi çektiği için girdiniz belki, belki de acaba ne yazdı bu çok bilmiş kardeşimiz diye. Fark etmez herhangi bir sebepten dolayı şu an buradasınız. Ve sizin herhangi bir sebepten dolayı girmiş olmanız benim burada yazacaklarımı değiştirmeyecek.
Baştan belirtelim bu yazımız “inşaat sektörü” ile ilgili olmayacak. İnşaat sektöründeki temel sıkıntıya sebep olan sorunun asıl çıkış merkezine yani “insan sektörüne” ineceğiz bugün. Hazırsanız başlayabiliriz.
Neden Bu Hale Geldik ?
Maalesef son günlerde toplumumuzda ortaya çıkan bazı olaylar ve naçizane tanık olduğum birkaç olay doğrultusunda bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim. Burada yazacaklarım tamamen şahsi görüş ve düşüncelerimdir.
Bazı insanların konuşmaktan dahi haya ettikleri birbirlerine sorarken dahi çekindikleri ve bir o kadar da canlarını sıkan bir konu ile ilgili konuşmak istiyorum. Evet bence de artık konuşmanın ve çözüm üretmenin zamanı geldi zira bizim konuşurken dahi tüylerimizi ürperten bu elim hadiseleri, birileri gözünü dahi kırpmadan yapabiliyor ve kitaplarında fütursuzca betimleyebiliyorlar.
Hepinizin malumu bu günlerde “pedofili” yada bir diğer adıyla “çocuk istismarı” olayları gündemde ama sadece gündemde gibi, sanki bir şeyleri az yapıyoruz yada hiç yapmıyoruz gibi geliyor bana. Evet duyar gibiyim sizi, biz hikayelerimizde paylaşarak, ilgili hadise ile ilgili facebook ta paylaşımlar yaparak, bir düzine tweet atarak bunu yapanları kınayarak toplumsal görevimizi yerine getirmedik mi, başka ne yapabiliriz ki ?
Başka Neler Yapabiliriz ?
Soru tam olarak bu bence. Bu konular birkaç gün sonra gündemden düşecek geriye gözü yaşlı aileler ve ucuzca kesilmiş bir takım cezalar kalacak, peki ya sonuç ?
Sonuç yok olay sadece giriş ve gelişme den ibaret gibi, bir zaman geçecek sonra başka Leyla‘lar başka Ecrin bebekler çıkacak ve yine gündem, idam gelsin ,kınama hikayeleri, tweeti beğenilsin diye duyar kasarcasına yorum yapanlar, biraz hüzün, bir takım caydırıcı olmayan cezalar ve sonra unutulacak.
Yazarken dahi sıkıldım fakat bu olaylar defalarca tekrar edecek gibi duruyor bence sorunun asıl kaynağına inmek lazım kınamaktan öte, duyar kasmaktan ve gerçekten üzülmek dışında başka neler yapabiliriz, nasıl önlem alırız diye sorgulayıp artık sonuç kısmına geçmemiz lazım. Çünkü bu tür olayları gördükçe birçoğumuzun içi daraldığından dolayı kafamızı başka yöne çeviriyoruz ve biz başka tarafa bakarken yine birileri birtakım hayatları zindana çeviriyor.
Hangi Sorulara Cevap Aramalıyız ?
- Acaba bu bir sapkınlık mı, yoksa bu bir hastalık mı ?
- Eğer hastalıksa bunu nasıl teşhis edebiliriz ve nasıl tedavi edebiliriz ?
- Bu bir tür hastalık değil de sapkınlıksa şayet, bu sapkınlara nasıl engel olabiliriz veya nasıl caydırıcı bir ceza yöntemi uygulanmalıyız ?
- Gelecek nesillerde bu tür olayları engellemek yada hiç olmazsa azaltmak için çocuklarımıza nasıl bir eğitim vermeliyiz ?
- Böyle bir olayla karşılaşırlarsa(Allah korusun) nasıl kaçacaklarını veya nasıl yardım isteyeceklerini nasıl öğretebiliriz çocuklarımıza psikolojilerini etkilemeden ?
- Bu olayı yaşamış çocuklarımızın travmalarını nasıl giderebilir veya unutmasını sağlayarak normal hayata nasıl döndürebiliriz?
- Bu tür olaylar yeni mi türedi ?
- Eğer yeni türedi ise veya son zamanlarda artış gösterdi ise buna sebep olan şey nedir?
- İnternet faktörü bu olayların neresinde kalıyor?
Soru silsilesini daha da uzatabiliriz, özetle söylemek istediklerim bazı soruları gerçekten sormanın ve tatmin edici cevaplar almanın zamanı gelmedi mi sizce de ?
Toplumsal olarak bakış açımızı değiştirmeliyiz. Belki de eski samimi halimize geri dönmeliyiz. Yani mahallemizdeki yada sokağımızda insanların maddi ve manevi haklarından herkesin kendini sorumlu tuttuğu zamanlara hani. Belki de ihtiyacımız olan şeyler biraz samimiyet, biraz hoşgörü, biraz güven ve ayrışma değil birleşip bütünleşmek.
Biraz Geç Mi Anlıyoruz ?
Gelgelelim kitap mevzusuna öncelikle hayret ediyorum herkesin kafasına göre kitap basabilmesine. İçeriğinin ne olduğu hakkında bilinmeden binlerce basılıp piyasaya sürülmesine. Ve hayret ediyorum Mahrem 2000, Zümrüt Apartmanı 2013 yıllarında yayınlanmasına rağmen kimsenin şimdiye kadar çıkıp tek bir şey söylememesine. Ve daha çok hayret ediyorum sadece bu tür elim olaylar sonucunda ortaya çıkmış olmalarına. Binlerce kişi bu kitabı aldı hadi yarısı hiç okumadı diyelim, diğer yarısının bir kısmını sadece birkaç sayfa okuyup bırakmış olsun sorun değil. Bence asıl sorun 2000 ve 2013 yıllarından beri bu kitapları okumuş ve durumun farkında olan kimseler. Neden bugün ortaya çıktılar ? Şimdiye kadar neyi beklediler acaba gerçekten merak ediyorum. Önceden toplum olarak okumuyoruz diye yakınıyorduk. Sanırım artık yeni ve daha büyük bir sorun ile karşı karşıyayız. Okuduğumuzu ya hiç anlamıyoruz yada geç anlıyoruz. Acaba daha böyle yazılmış kaç kitap var ve acaba kaç yıl sonra ortaya çıkacak ?
Neden Bu Hale Geldik ?
Kendi çocuğumuzu sevmesi için gönderdiğimiz komşuluk ilişkilerinden bu hale nasıl geldik?
Önde olduğumuz bu maçta nasıl geriye düştük ?
Öyle bir geriye düştük ki hemde bırakın artık komşunun çocuğunu eve getirip sevmeyi markette veya otobüste gördüğümüz bir ufaklığı güldürmekten dahi çekinir hale geldik.
Kendime defalarca sordum ama tam bir yanıt bulamadım peki ya sizce ?
Neden Bu Hale Geldik ???
Muhammet Talha Salman